ESMAÜL-HÜSNA VE MULHİTLERİN CEZALARINI CENAB-I HAKKIN VERECEĞİ BAHSİ

Ben şahit oldum. Şeriata, tarikata dair Hadis-i şerifleri yazdım. Bir risale halinde bir zata hediye ettim. Hocalardan birisine göstermiş bunu yazanın bizim olduğumuzu anlayınca inanma böyle hadisler yoktur. O ne bilir, sen ona bakma demiş ve Hadis-i şerif kitabını yere atmış. Sonra bir cemaatta birisi bizim aleyhimizde söyleyince onun şeriatı düzgündür demiş. Böyle olunca evvelki söylediği ve yaptığı; o adamı bizden kıskandığındandır. Bizim bunları yazmaktan maksadımız ümmeti Muhammed bunları, bunların yaptıklarını, din için yıkıcı afet olduklarını, müslümanlara anlatmaktır. Bilsinler bu gibilerin sözlerine aldanmasınlar.

(Sure-i Bakara, Ayet 27)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَيَقْطَعُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ اَنْ يُوصَلَ

Yukarıda ayette “Bunlar Evliya ve Enbiyaların hakka kavuşmak yolunu keserler.”

Halbuki Allah'u Teala emretmiştir. “O yoldan Hakka kavuşurlar” diye buyurmuştur. Bunları men ederler. Böyle bir şey yoktur derler. Cenabı Hakk Teala ve Tekaddes Hazretleri bu mülhit münafıklar hakkında buyurur.

(Sure-i Araf, Ayet 180)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَلِلّٰهِ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ى اَسْمَائِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Allah’u Azimüş-şanın güzel isimleri vardır. O isimleri ile dua ediniz. Allah'u Teala'nın ismi şeriflerinde Hakk'tan ayrılan, mülhitlik (mülhitin bir adı da münafıktır) ve tan edenleri bırakınız onlar yaptıklarının cezalarını görürler.”

İşte Cenab-ı Allah'u Teala Celle Şa'nuhu: "Benim ismimi zikrederek Allah yolunda dua ve zikrullah ile çalışanlara darılıp, onları hor görüp, kınayıp, münafıklık yapıp, eza, cefa edenleri bana bırakınız. Ben onların hakkından gelirim. Onları şiddetli belalara çarparım görürler” diye buyurmuştur. Bunlar zikrullah edenleri sevmezler, şöyle yaptınız, yapamadınız derler. Halbuki kendileri zikrullah etmezler, edenlere mani olurlar. Sen yap da göster dersen hiç yanaşmazlar. Çünkü Allah'u Teala'yı zikretmek kendilerine çok ağır gelir, edemezler. Kendileri zikir edemedikleri gibi edenlere de mani olurlar.

Hadis-i Şerif:

“Zikrullahı çok eden münafıklıktan kurtulur.”[1]

Ayette de:

“Münafıklar Allah'u Teala'yı zikretmez değil, az zikrederler.”[2]

Çok zikredenlere karşı olurlar demektir. Böylece Allah'u Teala'ya vuslat (kavuşmak) yolunu keserler. Vuslat Yolu: Allah'a kavuşmak, vasıl ol-mak yolu. O yolu keserler demektir.

Allah'u Teala buyuruyor ki; durun siz onları bana bırakınız, onlara o yaptıklarının cezasını veririm diye buyurmuştur. Bu kötü hocalar bu ayetlerden korkmuyorlar. Ayetler kendilerine hafif geliyor, Alimim diyor bunları bilmiyorlar.

İşte Allah'u Teala'nın kör dediği bunlardır. (Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Kudsilerle Allah’u Teala'nın) Bu kadar açık (ayet ve Hadis-i kudsileri) varken Allah'u Teala'nın güzel isimleri ile Allah'u Teala'yı zikrederek onunla Allah'u Teala'ya dua edin. Münafık, mülhitleri söz, saz edenleri, bana bırakınız. Onlara dünyada da ahirette de cezalarını veririm diye buyurduğu halde (Allah'u Teala'nın evliyalarını ve onlarda zuhur eden kimsenin yapamadığı harikuladeleri) göremeyenler ve korkmayanlar kör değil midirler? Bu kadar açık söylendiği halde zikrullah edenlere akılları yetmeyenler tasavvuf hallerine karışırlar.

Allah'u Teala'dan korkmaz iddia ederler. Allah'u Teala'nın evliyası olan dervişlere dil uzatırlar. Hiç meseleden haberleri olmadığı halde inad ederler. Maksadımız bu gibilerden ümmeti Muhammedi, bunların şerlerinden kurtarmaktır. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem yana yakıla bunlardan ve bunların dinin tehlikesi olduklarından söylemiştir. Bunlar dini içinden yıkarlar. Çünkü görünüşte alim, din sahibi görünürler. İçleri münafıktır (Mülhit demek yalancı ve yalan yere yemin eder yalanı bile bile söyler demektir.)

Cenab-ı Hakk'ın Evliyaları:

(Sure-i Yunus, Ayet 62)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: اَلَا اِنَّ اَوْلِيَاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

“Allah'u Teala'nın evliyalarına hiç korku ve keder yoktur.”

Diğer bir Âyet:

(Sure-i Yunus, Ayet 63)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ

“Allah'u Teala'nın evliyaları Allah'tan gelen her şeye inanırlar ve sakınması lazım gelen her şeyden de sakınırlar”

Diğer bir Âyet-i Kerime

(Sure-i Yunus, Ayet 64)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: لَهُمُ الْبُشْرٰى فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاٰخِرَةِ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ. صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظِيمُ

“Onlar için dünyada sağ iken müjdeler gelir. Bu Allah'u Teala'nın vaadidir. Yalan yoktur. Bu müjde büyük kurtuluştur” diye buyuruyor.

Ne yazık ki, bu müjdeyi dünyada almanın yolunu usul ve erkanını bilmeyenler, aksini inkar edenler var. İşte bu yukarıda ki üç ayet-i kerime de Allah'u Teala evliyalarına dünyada iken verecekleri ihsan-ı ilahiyesini haber veriyor. Yani benim vereceğim dereceler yalnız ahirette değildir. Oraya mahsustur, sanmayın ahirette vereceklerimi bu dünyada sağ iken de evliyalarıma veriyorum diyor. Bu müjde nedir? Gurbiyeti ilahidir.

[Bu mübarek ayette Allah'u Teala ayrı ayrı hem dünyada iken müjde hem de ahirette iken müjde vereceğini söylüyor. Bunu bir tek ahirette verir dünyada vermez diye iddia ediyorlar. Ayette kesin ayırıyor. Dünyada iken de verir buyuruyor.

“Ona yeniden ölmez bir hayat veririm. İla Ahir...”[3]

Bu hayat ahiret hayatı olsa bu dünyada ölür, ahirette verir ölmeyen hayat deyince yine bu dünyada da veriyor. Yine:

Ahirette iken vereceği müjdeler: “Günahlarını sevaba çeviririm.” İla Ahir...”[4]

Allah'u Teala'ya en yakın olurlar. Onlara hiç bir cennet ehline vermediğini özel olarak verecektir. Onlar için cenneti naim vardır. Cennetlikler, Firdevsi a'lada kalır ve hem de mukarreblik (Allah'u Teala ile yakınlık) kazanamaz. Bu fazla çalışanlar hem Firdevs ve Naim cennetini hem de Gurbiyeti, yakınlığı kazanırlar.

Yine Hadis-i Şerif:

“Kulum bana farz namazları kıldığı kadar yakın olduğu gibi hiç bir zaman için yakın olamaz. Bu yakınlığı ancak nafile namazla muhafaza eder.”[5]

İşte sadece farz namazları kılanların, nafilelere devam etmeyenlerin, o yakınlığı kazanamayacağını söylüyor.

“Mutu kable en temutu” “Ölmeden evvel ölünüz.”[6]

Ölünce göreceğiniz cenneti cemali vesaireyi bu dünyada iken görürler, demektir.]

Şeriatla amel, tarikatla süluk edenler, hakikat sırrına erenlere marifetullah verir, onlar Arifi billah olur. Hakka arif olur.

[Arifi billah: Her şeyi bilen demektir. Onlara Allah'u Teala her şeyi lütfundan bildirir.]

Şeriat, tarikat, hakikat, marifet ve çok zikrullah etmek çok namaz kılmak, Resulullah'ın gittiği yoldur. (yoludur) Gece-gündüz devam ettiğidir.

Bir de cömert, hayrat sahibi, yedirir, içirir, giydirir olmaktır.

“Rızıklarından yedirir.”[7]

Bunların biri noksan olsa bu müjdeyi alamaz. Gurbiyeti ilahiyeyi bulmak; Allah has kullarına bunları yaptırır ve itikat ettirir. Sevmediklerine de bunları inkar ettirir. Tarikatı, hakikatı ve yukarda saydıklarımızı şeytan kendine zor gösterir. Allah'u Teala kendini şeytana havale eder.

“Allah'u Teala nura, şeytan zulumata çeker.”[8]

MÜ'MİNLERDEN MAHŞERDE NUR İSTEYEN ZÜMRELER BAHSİ

(Sure-i Vakıa, Ayet 7- 12)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: وَكُنْتُمْ اَزْوَاجًا ثَلَاثَةً ﴿٧﴾ فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ ﴿٨﴾ وَاَصْحَابُ الْمَشْاَمَةِ مَا اَصْحَابُ الْمَشْاَمَةِ ﴿٩﴾ وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ ﴿١٠﴾ اُولٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَ ﴿١١﴾ ف۪ى جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿١٢﴾ صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظِيمُ

Siz o kıyamet günü mahşere üç bölük gelirsiniz.

Biri Allah'u Teala'nın emrini kabul edip amel edenlerdir.

Biri Allah'u Teala'nın emrine uymayanlar ve tutmayanlar, amel etmeyenlerdir.

Birisi de Allah'u Teala'ya sevilmek için zikrullahı çok, namazı çok, cömertliği çok edenlerdir. Bunların biri Ashabı Meymene, birisi Ashabı Meş'eme ve birisi de sabıklardır.

Bu isimler Kur'an'dan alınmadır.

Bunları Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şu Hadis-i şerifte bildiriyor:

- Nas mahşere üç bölük olarak gelirler.

Birincisi: Yaya olarak, arkasında yükleri ile gelirler.[9]

İkincisi: Yüzlerinin üstüne sürünerek gelirler[10] (Çünkü yüzü üstü yürünmez sürünür) deyince Aişe-i Sıddika Validemiz:

- Ya Resulullah insan yüz üstü nasıl gider?

- Allah'u Teala insanı ayak üstünde yürüttüğü gibi yüz üstünde de yürütmeye kadirdir, diye buyurmuştur.

(Yılan ve sürüngen hayvanlar nasıl yüz üstü gidiyorsa öyle gider demektir.)

Üçüncüsü: Nafile ibadette bulunan sabıklar ileri geçenlerdir. Kabirlerinden güneş gibi nurlu kalkarlar, kendilerine cennetten buraklar gelir.[11]

[Burak: Cennette at gibi bineceğimiz, atın katıra, katırında ata benzeyenidir. Kanatlıdır, uçar, yerde koşar, denizde yüzer. İnsanla da konuşur. Normal atta suda hem kendi yüzer hem sahibini götürür. Burak onun daha çok çok gelişmişidir. Konuşması; papağan kuşunun ve elektironik aletin çok gelişmişi gibi canlıdır.]

Melekler, o sabikunlar etrafını çevirir, nuru mahşeri ışıtarak alay halinde gelirler. Bunları mahşer halkı görünce;

- Bunlar kimdir, bize belki yardım ederler. Peygamberler midir diye beklerler. Yaklaşınca görürler ki dünyada iken Allahı çok zikreden, çok namaz kılan, çok cömertlik yapan, Allah için sevişen dervişlerdir.

- A! Bu bizim komşumuz dervişlerdir. Ah komşumuz halimize bak! Sen çok yüksek nur sahibi olmuşsun derler. Ayeti Kerime:

(Sure-i Hadid, Ayet 13)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ ق۪يلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا

“Nurunuzdan bizde istifade edelim derler.” Onlarda şunu derler.

“Geri arkanıza dünyaya dönünüz, oradan nuru arayınız, diye alay ederler.”

Halbuki dünya nerede kalmış ki nur arasınlar.

Yani bizleri; dünyada bu nuru kazanmak için zikrullahı çok ederken, namazı çok kılarken, siz bizi alay ederdiniz. Şimdi de alay etme sırası bize geldi, derler.

[Her şeyin bir zahiri, bu dünyada bir batını, var, ahirette aynısı vardır. Siz dünyada iken bizim zikrimize gülerdiniz. Şimdi biz de sizin halinize, gidişatınıza, bu vaziyette gidişinize gülüyoruz, derler.]

Allah'u Teala'ya yüzbinlerce şükürler olsun, biz bulduk, siz de gördünüz. Bu sırada Cenab-ı Hak aralarına sur çeker. Onlar sur arkasında çırpınarak kalırlar.

İşte Ashab-ı Meymene: şeriatla amel edenlerdir. Bu asker sevkiyatı gibi yükleri arkasında yayan, yürüyerek mahşere gelirler. Artık sevaplarının, günahlarının tartılmasını beklerler. Terazide sevabı ağır gelenler, imanı, itikadı sağlam ise cennete girerler. Amelinde noksanı olsa bile, itikatı sağlam ise cennete en son girer. Cehenneme girse de gününü bitirip çıkar. “Buğday tanesi kadar imanı olsa cehennemden çıkar.”[12] Ama itikadı zerre kadar ters olur veya noksanı olursa ebedi cehennemden çık-maz. Maazallah, Allah'u Teala'ya sığınırız. İtikada müteallik olanlara çok dikkat lazımdır. Hele şu Ashab-ı Resulullah aleyhinde söz söyleyenlerin vay haline! “Allah'ın laneti sizin şerrinize olsun”[13] Çünkü davacısı Resulullah'tır.

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

“Benim şerefimi, hürmetimi, mesail-i diniyemi, dinimi düşünmeyip benim şerefim olan Ashabıma yanlış itikat edenlere lanet olsun”[14] diye buyurmuştur.

[Veli olmaz kişi taşlanmayınca,

Siva endişesi boşlanmayınca.

Kemale eremez salig diriga,

Bu aşkın oduna haşlanmayınca.

Söğütte biter mi hiç tatlı elma,

Yarılıp, sarılıp aşlanmayınca.

Tülü otu yer mi hiç körpe kuzu,

Büyüyüp gün be gün dişlenmeyince.

Ne denlü aklı olsa da kişinin,

Okumaz hocaya başlanmayınca.

Dahi yaşlanmak ile alim olmaz,

Çalışıp dersine başlanmayınca.

Sabi baliğ hemin akil olur mu?

Nice yıllar geçip yaşlanmayınca.

Amel çokluğuna yoktur itibar,

Kulundan haligi hoşlanmayınca. (Bu çok mühimdir).

Gel ey Guddusi sen de olma tenbel,

Vücud bulmaz bir iş işlenmeyince. Ahmed Guddusi Hazretleri]

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Allah'u Teala'yı çok zikredip, çok namaz kılıp çalışanlara, eza, cefa yapanlara, lanet olsun,” diye buyurmuştur. Bu haller Ashab-ı Meymene 'de çok olur. Hasetlik, kibir, ucup riya, kin ve dünya sevgisi çok olur. Bunun için onlar hesaba suale çekilirler. Fasık cahil fakı, hocalar, itirazcılar, kendini beğenenler çok olur. Bunun için bunların kurtulması güç olur. Çün-kü Resulullah'ın has yolu olan şeriatı, tarikatı, hakikatı birbirinden ayı-rırlar, itiraz ederler. Bu halleri inkar edenler cehennemde yanarlar.

[Kur'an okuyup cehennemlik olacak Allah'u Teala'nın sevmediği kötü hocalar hakkında ayet ve Hadis-i Şeriflerden bir kaçı aşağıya yazılmıştır.

(Sure-i Cuma, Ayet 5)

“İlmi ile amel etmeyen alim kitap yüklü eşşek gibidir.”

(Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 225)

“İlmi ile amel etmeyen alimin ağzına ateşten gem vurulur.”[15]

(Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 2701)

“Alim ikidir, alim vardır ki ilmi ile yalnız Allah'ın rıza-sını kasd etmiştir. Kimseye (herkesten) onu esirgememiş, onu para ile değiştirmemiştir. Bir alim de vardır ki, ilmi ile yalnız dünyayı kasdetmiştir, onu paraya değiştirmiştir. Tamahkar davranıp onu Allah'ın kullarından esirgemiştir. İşte bu tip a-limi Allah kıyamet gününde ateşten dizgine vuracaktır. Meleklerden bir melek üstünden şöyle bağıracaktır:

- İşte bu filan oğlu filandır! Allah ona dünya hayatında ilim vermiştir de o bunu paraya değiştirmiştir. Tamahkar davranmıştır. Allah ona sevdiğini kaybettirip insanlardan ayırıncaya kadar o melek böyle bağırıp duracaktır.”

(Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 860, s. 460)

“Kur'an-ı Kerim Arab şivesi ve Arab lehçesi ile okunur. Bilhassa aşka gelenlerin ve iki ehl-i kitab'ın makamı ile okumaktan sakınınız. Benden sonra bir kavim gelecek; onlar Kur'an-ı Kerim'i şarkı ve çalgı şekline çevirecektir. (Kur'an-ı Kerim'in nuru) boğazlarından içeriye geçirmeyecekler. Onların kalbi fitne dolmuştur. Keza bunların halini görüp beğenenlerinde.”

(Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 3756)

“Benden sonra ümmetimden öyle bir kavim zuhur edecek ki; Kur'an okuduklarında hulkumlarından (boğazlarından) aşağı geçmeyecek. Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar, ona bir daha dönmeyecekler. Yaratıkların en kötüleri, ahlakça en düşkün olanları, bunlardır. Onların yüzleri usturayla traş edilmiş bir şekilde olacaktır.”[16]

Din alimi ilim sahibi olarak halka kendisini öyle gösterenlere söylüyor dikkat lazımdır.

[Sure-i Bakara, Ayet 41 (Taberi Tefsiri, Cild 1, s. 41, 43)]

“Sizin yanınızda bulunanı tasdik edici olarak indirmiş bulunduğuma inanın ve onu inkar edenlerin ilki olmayın. Benim ayetlerimi az bir pahayla satmayın (dediği dünyanın parasının hepsi için bir ayet okunursa onun hepsi azdır) ve benden sakının.” (Ahiret için, Allah için okuyun. İşte o az değildir.)

Kitabındaki açıklamasında: Sizin yanınızda bulunan tasdik edici olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Muhammed'e indirdiğim Kur'an-ı tasdik edin. Onu inkar edenlerin ilki olmayın: Kur'an-ı yalanlayanların ilki olmayın. Benim ayetlerimi az bir met'a ve ucuz bir bedel karşılığında satmayın. Allah'ın ayetlerini dünya malından az bir met'a ve ucuz bir bedel karşılığında satmayın. Ve benden sakının: Atalarınıza indirmiş olduğum azab gibi sizin üzerinize azabımı indirmemden sakının!

(İhya'u'Ulumi'd-Din, Cild 1, Hadis No: 890, s. 821)

“Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

- Kur'an'ı (kendi) reyi ile tefsir eden cehennemdeki yerine hazırlansın.”[17]

(Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 1658)

“ Cehennemde, kendisinden cehennemin her gün dörtyüz kere Allah'a sığındığı bir vadi vardır. Bu vadi ümmeti Muhammed'den olan müra-i hafızlar, Allah rızası için tasadduk etmeyenler gösteriş için hacca gidenler, gösteriş için savaşanlar için hazırlanmıştır.”

Müra-i Hafızlar: Riya, kula gösteriş için Kur'an okuyan hafızlar halka beğendirmek için değil Hakk'a beğendirmek için okunur. Onun da en makbulü gizli de okumaktır.

Allah rızası için tasadduk etmeyenler: Sadakasını öğünmek, başa kakmak, millete tanınmak için yapanlar demektir.

Gösteriş için savaşanlar: Cihatçıyız diyenler, hacca gidip öğünüp söyleyenler buna iyi dikkat etsinler.

(Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No:1231, s. 593)

“Her kim Kur'an-ı Kerim'i okursa; Allah'tan bir şey istemeye onu vesile etsin. Çünkü bir takım kavimler gelecek; O'nu okuyup insanlardan bir şey istemeye vesile edecekler.”

(Ramuzu'l-Ehadis, Hadis No: 3185)

عَنْ اَب۪ى سَع۪يدِ الْخُدْرِىِّ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَلَّمُوا الْقُرْآنَ وَسَلُوا بِهِ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَنْ يَتَعَلَّمَهُ قَوْمٌ يَسْاَلُونَ بِهِ الدُّنْيَا ، فَاِنَّ الْقُرْآنَ يَتَعَلَّمُهُ ثَلَاثَةُ نَفَرٍ رَجُلٌ يُبَاهِى بِه۪ ، وَرَجُلٌ يَسْتَاْكِلُ بِه۪ ، وَرَجُلٌ يَقْرَاُهُ للّٰهِ (ابن النصر هب)

“Kur'an öğrenipte onunla dünyayı isteyecek olan kavimden (önce) davranın. Kur'an'ı öğrenin ve siz onunla cenneti isteyin. Çünkü Kur'an'ı şu üç (sınıf) insan öğrenir:

a- Onunla övünmek için öğrenen kişi

b- Onunla maddi menfaat elde etmek isteyen kişi.

c- Onu sadece Allah için okuyacak olan kişi.[18]]

Ashab-ı meş'eme şunlardır:

Onlar, Allah korkusunu çekmemiş, dünyada gaflette olup Hakkı düşünmemiş ve Allah'u Teala'yı zikretmeyip dini, dinayeti inkar edip kör bakmışlar ve kör kalmışlar. Hak ve hakikati inkar etmişler. Hem kör, hem de yüzüstü yürüyerek mahşere gelirler. Bu dünyada, ahiret derdine düşmemişler, o cehennem kendilerini yakacaktır. Kur'an-ı Kerim'de:

(Sure-i Vakıa, Ayet 93-94)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍ ﴿٩٣﴾ وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍ

“Cehenneme inerler, orada kalırlar” buyurulmuştur.

Sure-i Vakıa'da nasın üç sınıf olarak mahşere geleceğini yani biri şeriatle amel edenler, Ashab-ı Meymenedir. Birisi şeriatle amel etmeyenler, Ashabı meş'emedir. O birisi de hem şeriatle, hem tarikatle amel eden sabıklar, mukarreblerdir.

Cenab-ı Hakk'ın has kulları, Resulullah'ın has ümmetleridirler. Bu sadıklar, mukarrebler Allah'u Teala'nın evliyalarıdırlar. Bu sure bunların şanının, hürmetinin yüksek olduğunu söyler. Hem şeriat ehlini, cehennem ehlini, hem de tarikat ehlini tafsilatı ile söyler. Gurbiyeti ilahi (Gurbiyyet: Hakk'a yakınlık) isteyenler dikkat etsinler. Yukarda bu kadar ayetlere ve hadislere baksınlar. Tarikat hakkında neler, ne iftiralar söylüyorlar, insafa gelsinler. Allah'u Teala'ya gel, Resulullah'a gel, bu dünya elinden gider, malın, evladın fayda etmez, ancak kalbinin nuru fayda eder. Ayeti Kerime:

(Sure-i Şuara, Ayet 88-89)

قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى: يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ ﴿٨٨﴾ اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ

“O günde maldan ve evlattan fayda olmaz. Meğer bir kimse Allah'u Teala'ya selim bir kalp getirdiyse ondan fayda olur.”

Bu dünyada zikrullah ile kalbini nurlandırmış, Allah'u Teala'ya selim bir kalb ihsan etmiş olan, bu kimseler gurbiyeti ilahi ehli olurlar. Bunlar sadıklardır. Cenab-ı Hakk bizleri bunların himmetleri ve şefaatlarından ayırmasın (Amin).

Hakiki ve hakka mü'minler kimlerdir?

Cenab-ı ve Hakk Teala bize haber veriyor. Evvela Hadis-i Şerif’e bakalım:

عَنْ اَنَسِ ابْنِ مَالِكٍرَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ يَكُنْ مُؤْمِنٌ حَقًّا وَهُوَ الْكَافِرُ حَقًّا (ابن النجار عن سمعان)

“Her kim hakkı ile mü'min değilse hakkı ile kafirdir”[19]

[Hadis-i Şerif'te: “Hakkıyla mü'min olmayan hakkıyla kafirdir” demek şudur:

Bu hadis amel bakımından değilde, itikad bakımından söylüyor. Amel noksanlığıyla insan kafir olmaz, günahkar olur. Abdest, namaz, oruç, hacc, zekat benzeri ibadetlerde noksanı olan günahkardır. Ne kadar yapmasa o kadar çok günahkardır. Ama bir insanın abdesti var, namazı, orucu, haccı, zekatı tam var. İbadet hususunda hiç eksiği yok ama inancı yanlış ters. Mesela: Benim abdestim, namazım, orucum, haccım, zekatım hepsi var, inanç hususunda da hepsine inanırım. Allah'u Teala'ya, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'e, Kur'an-ı Kerim'e hasılı itikat edilecek her şeye inanırım dese bir tek Kur'an-ı Kerim'in içindekilerin hepsine inanıyorum da yalnız Kur'an'da Allah'u Teala melaike var diyor ben melaikeyi gözümle görmedim bir tek buna inanamıyorum dese onun abdesti, namazı, orucu, haccı, zekatı benzeri ibadetlerinin hiç biri kabul olmadığı gibi kendisine günahkar oldu denmez, kafir oldu denir.

Bu iki çeşittir.

1- İtikad bozukluğu insanı kafir eder.

2- Sünnet-i Resulullah'a kıymet vermeyip aksini iddia etmek, sünneti Resulullah'ı yapacaklara mani olmakta insanı kafir eder. Çünkü ayette:

“Allah'a ve Resulüne itaat edin”[20] buyuruluyor.

Allah'a itaat farzları yapmak, Resulüne itaat sünnetlerini yapmaktır. Ellidört farzın yirmibeşincisi Allah'a ve Resul'üne itaattır. Onun için “Muhammed Resulullah” demedikten sonra “La ilahe illallah” demekle mülüman olamaz. Sünneti kılmadıktan sonra namazın farzını da kılmak ile olmaz, Abdestte ağıza buruna su vermek sünnettir, sünnet olmakta sünnettir. Bunlar terk edilmezde, alim olup sünnetleri yapıp gösterip öğreteceği yerde, Allah'a ve Resulüne meydan okurcasına bilip yapması lazım gelen sünnetleri yapmazsa bu sayılan ayet ve hadislerden Allah ve Resulünden utanmıyor, korkmuyor demektir. İtikad bozuk olursa abdest, namaz, oruç, hacc, zekat vesaire hepsi gitti, kendisi cehennemlik oldu, Bir de: “Bid'at sahibinin Allah'u Teala abdestini, namazını, orucunu, haccını, zekatını, ümresini, cihadını, sarfiyyetini kabul etmez. İslamlıktan çıkar. Hamurdan kılın çıktığı gibi islamdan çıkar.”[21]

“Bid'at ehli cehennem ehlinin köpekleridir.”[22]

Onun için Allah'ın emirlerini yapmamak, yasaklarından sakınmamak, günahkarlıktır. Allah'ın emrinin aksini iddia etmek küfürdür, kafirliktir. Bir insan ben namazı kılamıyorum, namaz emirdir yapsak iyi olur amma yapamıyorum derse günahkar olur. Namaz yok diyen kafir olur.

Hadiste de: “Hakkıyla mü'min olmayan hakkıyla kafirdir” demek:

İşte inancı Kur'an'a ters, yani sözleri Allah'ın emirlerinden bir tanesine ters olsa, ibadeti ne kadar çok olursa olsun o kimse hakkıyla mü'min değildir, hakkıyla kafirdir.]

Yarım hoca dinden eder, yarım hekim candan eder derler. Yarım hoca hakkı ile mü'min olmayandır. Yakınları, inançları zayıf olanlardır. Kitabın başından beri yakınları zayıf olanları, kuvvetli olanları ayetlerle, hadislerle anlattık. Yakınları en kuvvetli olanlar sabikunlar ve mukarrebun-lardır. Bunlar şeriatle amel, tarikatla süluk ile buldular.


[1] Kırk Mevzuda Kırk Hadis Kitabı, Hadis No: 1, s.265; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 5060.

[2] Sûre-i Nisa, Ayet 142.

[3] Sûre-i Nahl, Ayet 97.

[4] Sûre-i Furkan, Ayet 70.

[5] Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 4094; Gunyetü't-Talibin, s. 1048, 1057; Berika, Cild 1, s. 313.

[6] Marifetname, s. 435, 477, 962; Müzekki'n Nüfus, s. 412.

[7] Sûre-i Hac, Ayet 35.

[8] Sûre-i Bakara, Ayet 257.

[9] İhyau'Ulumi'd-Din, Cild 4, Hadis No: 668, s. 943.

[10] İhyau'Ulumi'd-Din, Cild 4, Hadis No: 668, s. 943; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 434

[11] Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, Cild 9, Hadis No: 1344 (Bir benzeri.)

[12] Sünen-i ibn-İ Mace, Cild 10, Hadis No: 4173.

[13] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 1490.

[14] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 5886; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 155; Beyhaki es-Sünenü'l-Kübra, VI, 372.

[15] Sünen-i ibn-i Mace, Cild 1, Hadis No: 261; Muhtarü'l-Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 407, s. 257.

[16] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 1575, 6255.

[17] Tirmizi, İbn-i Abbas'dan; 500 Hadis-i Şerif Kitabı, (Ömer Nasuhi Bilmen), Hadis No: 429, s. 350.

[18] Şa’bul İman Li’l Beyhaki, Hadis No: 2523.

[19] Tehzibul asar li’t-Taberi, Hadis No: 2021 (benzeri Kenzul Ummal, Hadis No: 339.

[20] Sûre-i Nisa, Ayet 13; Sûre-i Maide, Ayet 92; Sûre-i Enfal, Ayet 20, 24; Sûre-i Nur, Ayet 52, 53; Sûre-i Muhammed, Ayet 33.

[21] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 6093.

[22] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 995; Kenzul Ummal, Hadis No: 1124.


.