AŞK VE TARİKAT BAHSİ

عَنِ الْحَسَنِ رَضِيَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَقُولُ اللّٰهُ عَزَّ وَ جَلَّ اِذَا كَانَ الْغَالِبُ عَلٰى الْعَبْدِ الْاِشْتِغَالُ ب۪ى جَعَلْتُ بُغْيَتَهُ وَلَذَّتَهُ ف۪ى ذِكْر۪ى فَاِذَا جَعَلْتُ بُغْيَتَهُ وَلَذَّتَهُ ف۪ى ذِكْر۪ى عَشِقَن۪ى وَعَشِقْتُهُ فَاِذَا عَشِقَن۪ى وَعَشِقْتُهُ رَفَعْتُ الْحِجَابَ فِيمَا بَيْن۪ى وَبَيْنَهُ وَصَيَّرْتُ ذٰلِكَ تَغَالُبًا عَلَيْهِ لَايَسْهُو اِذَا سَهَا النَّاسُ اُولٓئِكَ كَلَامُهُمْ كَلَامُ الْاَنْبِيَاءِ اُولٓئِكَ الْاَبْدَالُ حَقًّا اُولٓئِكَ الَّذ۪ينَ اِذَا اَرَدْتُ بِاَهْلِ الْاَرْضِ عُقُوبَةً أَوْ عَذَابًا ذَكَرْتُهُمْ فَصَرِفْتُ ذٰلِكَ عَنْهُمْ صَدَقَ رَسُولُ اللّٰهِ (حل)

Ebu Naim’de An’il-Hasan Radiyallahu anhu rivayeti ile Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu:

Bu Hadis-i Kudsi[1]uzundur. İyi anlaşılması için parça parça yazacağım. İnşallahu Teala. Bir kul, Allah'u Teala'ya çalışırsa Cenab-ı Hakk'ta onu hem dünya , hem ahirette aziz eder, yükseltir.

اِذَا كَانَ الْغَالِبُ عَلٰى الْعَبْدِ الْاِشْتِغَالُ ب۪ى

“Bir kulum üzerine benim ibadetim ile meşgul olmak galebe çalarsa,” yani benim ibadetime dalarsa, meşgul olursa.

جَعَلْتُ بُغْيَتَهُ وَلَذَّتَهُ ف۪ى ذِكْر۪ى

“Onun gönlünü, arzusunu ve lezzetini zikrime koyarım.” O benim zikrimden lezzet alır, yapmaya doymaz. Arzusu ben olu-rum, daima beni arzular, söyler, ağlar.

فَاِذَا جَعَلْتُ بُغْيَتَهُ وَلَذَّتَهُ ف۪ى ذِكْر۪ى عَشِقَن۪ى وَعَشِقْتُهُ

“Ne zaman ki onun gönlünün arzusunu ve lezzetini zikrime koydum mu o bana aşık olur. Ben de ona hemen aşık olurum.”

Allah'u Teala'yı çok zikredenlere O aşık oluyor. Bir kula, Allah'u Teala aşık olursa cehennem nerde kalır? İnsafla düşün bak!... Allah'u Teala'nın vaadi haktır. Kelamı sadıktır vaadinde durur. Resul'ün sözü doğrudur. Yalan yoktur, Böyle olunca sen iman et. Ameli salih ile zikrullahı çok et. muhakkak Allah'u Teala seni sever. O sevdikten sonra hiç korkma gittikçe yükselirsin, düşmezsin.

[“Aşıgani ve aşıgtuhu”

O Allah'u Teala'ya Allah'u Teala'da ona aşık olur. Kur'an-ı Kerim'in şifasının rahmetinin bir kulda olamıyacağını inkar edenler, iyi dikkat etsinler! Allah'u Teala bir kula aşık olursa o kuldan ne esirger? En azından o-kumasına şifa verir. Okuduğu Kur'an-ı Kerim'i ve duasını kabul eder. Onun istediğini yerine getirmek maşukuna ikinci planda kalır. Gece ve gündüz onun aşkı ile yanıp tutuşan bir dervişin bir işi bana düşse de yapsam ister. İşte Allah'u Teala'ya az bir şey sevilirse bunları verir. Ya aşık olursa bunların hepsinden ileri “ulaik'el-mugarrebun”[2] Allah'u Teala'ya yakınlık (gurbiyyet), Cemalullah, Allah'u Teala'nın didarını hiç bir mahlukun bilmediği en gizli sırlarını aşıkına, aşık olduğuna bildirir.]

فَاِذَا عَشِقَن۪ى وَعَشِقْتُهُ رَفَعْتُ الْحِجَابَ فِيمَا بَيْن۪ى وَبَيْنَهُ

“O kulum bana aşık, ben de ona aşık olunca aramızdaki perdeleri kaldırırım” buyuruyor. Buna dair Musa Aleyhisselam buyurmuştur:

- Ya Rabbi! Seninle konuşuyorum, seni göremiyorum, seni görenler olur mu? deyince (Ahir zamanda Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmeti gelecektir. Onlar riyazetle, dudakları oruçla, ibadetle, zikrullahla kuruyacaktır. Onlar ile aramızdaki perdeleri kaldırırım. Hem görür hem de konuşurlar diye buyurmuştur. İşte bu Hadis-i Şerifte onu yenilemektedir (söylemektedir).

وَصَيَّرْتُ ذٰلِكَ تَغَالُبًا عَلَيْهِ

“Onun üzerine benim esrarım galebe çalar.” Başka hale geçer, başkalaşır, esrar-ı ilahi kendinden zuhur etmeye başlar. Aklı, fikri, imanı ve itikadı kendisi kemal bulur. (Ulul Elbab'dan olur. Kemal sahibi olur.)

لَايَسْهُو اِذَا سَهَا النَّاسُ

“O kulum nasın yanıldığı zaman yanılmaz. Çünkü dersini aşıkından alır, o yanılmaz.”

اُولٓئِكَ كَلَامُهُمْ كَلَامُ الْاَنْبِيَٓاءِ

“Onların sözleri Peygamber sözüdür. Onlar Rabb'ileri Allah'u Teala'dan alır söylerler.”

[“Peygamber de Allah'u Teala'dan alıp söylüyor. Bunlar da Allah'u Teala'dan alıp söylüyor. İkisinin de dayandığı yer bir olunca aynı söz oluyor.

Hadis-i Kudsi'de:

“Onların sözleri Peygamber sözüdür.” Bunun gibidir diye tefsir etmişler.]

اُولٓئِكَ الْاَبْدَالُ حَقًّا اُولٰئِكَ الَّذ۪ينَ اِذَا اَرَدْتُ بِاَهْلِ الْاَرْضِ عُقُوبَةً أَوْ عَذَابًا ذَكَرْتُهُمْ فَصَرِفْتُ ذٰلِكَ عَنْهُمْ

“Onlar hakkıyla ebdaldır ki, bizim lisanımızda kırklardır. Onlar öyle kimselerdir ki, ne vakit yer yüzüne ukubet veya azap vermek istersem onların yer yüzünde bulunduğunu anarak sırf onların hatırı için o belayı vermekten vaz geçerim. İşte bu yer yüzüne gelecek ukubetin gelmemesi bu kullarımdandır.”[3]deyi buyurmuştur.


[1] Müzekki'n-Nüfus, s. 416; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 6385.

[2] Sûre-i Vakıa, Ayet 11.

[3] Müzekki'n-Nüfus, s. 416; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 6385; Muhtar'ül Ehadisin Nebeviyye, Hadis No: 295, s. 207; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 626.


.