BİLAL BABAMIN BİZE TAVSİYELERİ

[Şu zamanede tarikattakiler zahir ilmine hevesleniyorlar. Halbuki maneviyat ledün ilmi ile zahir ilmi çoğu zaman birbirine ters gelir. Mezhebler zahirde birbirine ters gibi ama amaçları ve maksadları birdir. Tarikatlar yine aynı olup, zahirde usulleri birbirine ters gibi olanların da amaçları birdir. Zahir ilmi bir olmayıp bir çok bölümlere ayrıldığı gibi maneviyat ilmi, ledün ilmi de bir değil, bir çok bölümlere ayrılır. Allah'u Teala bunda bizlere büyüklüğünü, ilminin nihayetsizliğini öğretiyor. “Ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkeb olsa yedi denizde arkasından yardımlasa Rabb'iyin kelamını yazma ile bitiremez.”[1] Kendileri tasavvuf, tarikat ehli oldukları halde tasavvufun gösterdiği yolu ihmal edip sadece zahirde arıyorlar. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem Bilal babama mana aleminde:

- “Zahir ilmine çalışana terket, sade maneviyat ilmine çalış deme; sade maneviyat ilmine çalışana, zahir ilmine çalış deme” buyurdu.

“Her kim kırk sabah ibadetle, taatle sabahlarsa, kalbinden diline hikmet pınarları akar”[2] buyurdu. Bu açıdan tarikatta inziva, uzlet, çile gibi şeyler yapılır.

Bana; yurt açalım, tahsilli adam yetiştirelim, ilerde büyük işler gördürelim diye soranlara derim ki:

Bizce derviş nefisle mücahede etmeli, az yemeli,[3] az uyumalı,[4] dünya kelamını az konuşmalı,[5] geri kalan vakitlerini ibadetle, taatle değerlendirmelidir. Bunları yapmak için halktan kesilmek başta gelir.

“Benim mescidimde bir namaz, diğer mescidlerde yüz namazdan, ka'bede de bir namaz benim mescidimde bin namazdan hayırlıdır. Bunlardan daha hayırlısı, yalnız Allah'u Teala'nın bileceği evin bir köşesinde kılınan iki rek'at namazdır.”[6]

Bu hususta Bilal Babamın tavsiyelerini söylemek istiyorum:

Halk senin nefsinden sana perde,

Nefsinde Hakk'ı görmeye sana perde,

Sen halkı görürken kendi nefsini göremezsin,

Kendi nefsini görürken Rabb'ını göremezsin.

Halk'tan kesil ki kendi nefsini tanı,

Kendi nefsini de unut ki bir tek Hakk'ı tanı,

Ve Hakk'a vasıl ol. Vesselam.

Hacı Muhammed Bilal NADİR Hz.

Bilal Babamın bu sözüne göre geçim sıkıntısı için çalışma ve devlet dairesinde çalıştığı müddetçe o da hariç bir tek tenhada çalıştırmayı yaptırmakla halkı unutturmaya, halkı unutturmayla kendi nefsini tanımaya, kendi nefsini de tamamen unutup Hakk'tan gayriyi gözetlemeye, kendi nefsini de, halkı da unutturup, Hakka vasıl etmeye çalışıyoruz. (İslam'a tebliğ için Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında gezdiği gibi gezme hariçtir.)

(Müzekki'n-Nüfus kitabı, s. 544)

İbrahim Aleyhisselam kafirlere galib gelmek için Cebrail Aleyhisselam'ın tavsiyesi ile evvela halktan kesilip çilehaneye girdi. Kendinde zuhur eden manevi ellerle kafirlere Mekke'den dışarı attı ve öylece galib geldi. Öyle yetişti.

Tarikatta, tasavvufta zahiren değil manen yetişir. Bunlardan anlaşılıyor ki ilk defa halkı unutacaksın, bir tek nefsin kalacak, kendi nefsini de unutacaksın, Allah'u Teala'dan başka bir şey kalmayacak.

Hakk'a vasıl olmayı (kavuşmayı) yanlış anlıyorlar. Sen çalışa, çalışa, ilerleye-ilerleye havaya doğru manen yüksele, yüksele alemleri, nefis mertebelerini geçip, Arş-ı Ala'da Hakk'a vasıl olacağım zannediyorsun. Halbuki; gideceğin yer kendi derununda, kalb aleminde, vasıl olacağın yer yine Allah'u Teala'dır. O'da kalb aleminde ve kalb'dedir.

Bir derviş kalb aleminde ilerleye ilerleye, onsekizbin alemi geçer. Bilal Babam buyuruyor:

Kendi kalb aleminde çalışa çalışa, ilerleye, ilerleye kalb kalesinin başına çıkar. Onsekizbin alemi niceliksiz (apaçık) seyreder. Kendi kendinde Hakk'a vasıl olur.”

Bilal Babamın bize taviyeleri uzundur. Biz buraya kısa olarak yazdık.]


[1] Sûre-i Lokman, Ayet 27.

[2] Müzekki'n-Nüfus, s. 546; Marifetname, s. 561, 869; İhyau'Ulumi'd-Din, Cild 2, Hadis No: 362, s. 235; Cild 4, Hadis No: 486, s. 676; Kırk Mevzuda Kırk Hadis Kitabı, Hadis No: 10, s. 322; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 4930; Berika, Cild 2, s. 292.

[3] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 415; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 920; Deylemi, Müsned, Hadis No: 1138; Marifetname, s. 598; Müzekki'n-Nüfus, s. 293.

[4] Muhtarü'l-Ehadisin-Nebeviyye, Hadis No: 46, s. 74; 850, s. 455; Marifetname, s. 617; Dört Büyük Halife Kitabı (Şemsüddin Ahmed Efendi), s. 299.

[5] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 5609; Sünen-i Tirmizi, Cild 4, Hadis No: 2421; Marifetname, s. 631.

[6] İhyau'Ulumi'd-Din, Cild 1, Hadis No: 644, s. 553; Ebû Şeyh rivayet etmiştir.


.