NAŞİRİN KİTAP HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI

[Naşir'e ait olan yazılar farklı bir yazı puntosu ile yazılmıştır.

Babamın hadis aldığı kitap sayısı otuzbir cild olup elimize geçmemiştir. Kitabın adının bazı harflerini bir de ravisini yazmıştır. Başka kitaplarda aynı hadisi bulursak bu kitaba kaynağı ile koyuyoruz. Bulamadığımızı sadece babamın yazdığı gibi yazdık.

Ayet: Allah’u Teala'nın kelamıdır, emirdir, nehiydir. (Yasakladığıdır.) Muhakkak surette yapınız ve yapmayınız dediğidir.

(Kime ne zaman, niçin söylemişse o hepimiz içindir. İbret almak, itaat etmek lazımdır. Allah’u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de söylediği ayetlerin yapmaya mecbur olmayıp kesin emir değil, yasak değil. Mezheb görüşlerine göre vacib, sünnet ve müstehabtır. Yaparsan mükafatı bol olanları, fıkıh kitaplarına yazmamışlar. Bunlardan bazıları:

Gece Namazı[1]

“Yerde gökte canlı-cansız ne varsa Allah'u Teala'yı zikir, tesbih ederler.”[2]

“Allah'u Teala'yı çok zikredin.”[3]

“Rızıklarından mü'minlere dağıtın, yedirin, içirin.”[4]

“Ayakta otururken, yan üstü yatarken Allah'ı zikrederler.”[5]

“O Muhammed'e Allah selavat getirir, melekler salavat getirir. Ey Mü'minler! Siz de salavat getirin.”[6]

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in bu vücutla mi'raca çıktığını, diğer yapıp, görüp, yaşadıkları hariç bir tek Allah'u Teala'yı can gözü ile görüp hem karşılıklı konuşup doksanbin soru , doksanbin cevap konuşması.

Takva, dini ve her şeyi incelemektir. Hepsini yaşama ve yapmaya azmetmektir.[7]

“Takva olanların hepsi Muhammedin ehlidir, (ev halkıdır.)[8]

Vacip: Vacipte ayettir amma bizi tam içine aldığı belli değil. O'da Allah sözüdür. Kur'an-ı Kerim'de bizler yapmamız için işarettir. (Hadis-i Kudsi Allah'u Teala'nın sözü olup ayet değildir. Fıkıh kitaplarında hadisi kudsilere çok az yer verilip, pek azı söylenmiştir.)

Hadis: Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in bizzat kendi sözüdür.

Sünnet: Peygamberimizin yaptıklarıdır.

Hadis-i Kudsi: Ayet değildir, Allah'ın sözüdür. Dikkat edip tam çalışabilenlere Allah yanında büyük derece alabilmek için yol göstermektir. Bazı ayetlerin tam açıklanabilmesi için izah mahiyetinde Hadis-i kudsiler vardır. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem bu Hadis-i kudsilerle ve kendindeki olan ilimle Kur'an-ı Kerim'i açıklamıştır. Geniş bilgiler, geniş tafsilatlar yapmıştır. Evliyaullahlar bu Hadis-i kudsilerle ve Hadis-i şeriflerle misal getirerek kendi zamanında ki, insanların anlayabileceği şekilde Kur'an-ı Kerim'i açıklamışlar.

Bazı kimselerin ayetsiz, hadissiz söz söylemeleri makbul değildir. Bir ayet veya hadis okur, mana veriyorum diye uzatır, aslından saptırır. Ya bilmeyerek, ya da yanlış görüşünü tasdik ettirmek için söyler.

Bilal Babam'ın kitabıda aynıdır. Hep ayetler, hadisler Hadis-i kudsiler birbirlerine zincir gibi bağlantılı olarak yazılmıştır. Her sorulacak soru sorulmazdan evvel cevaplandırılmıştır. Birbirini takib eden ayetlerle, hadislerle, Hadis-i kudsiler herhangi birisinde en ufak şübhe yoktur. Çünkü Hadis, Hadis-i kudsi'yi, Hadis-i kudsi ayeti, ayet hadis kitaplarımızıda hep birbirini takib etmekte ve tasdik etmektedir. Hadis-i şerifte Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:

Benim hadislerim Kur'an'a tam muvafık gelir. Kur'an'a muhalif olan benim hadisim ve sözüm değildir. Kur'an-ı Kerim'e ters gelen söz bana isnad edilsede inanmayın, şüphelendiğiniz her hadisi Kur'an'la karşılaştırın.[9] Her hadisin karşılığında ayet, her ayetin karşılığında da benim hadisim muhakkak vardır.”

Hadis diye söylenen Kur'an-ı Kerim'e ters geliyorsa o uydurma hadistir.

Kitap yazarlarıda buna çok dikkat etmeleri lazım. Okuyanlarda okuyacağı kitabı bu açıdan seçmeleri lazımdır. Bazı büyük evliyaların sözü imiş gibi kendi yanlış fikirlerini onların gölgesi altında yaymaya çalışanların doğru veya yanlış olduğunu anlayabilmek için en büyük ölçü terazi yine Kur'an'dır. Hiç okumuşluğu olmayan Yunus Emre, Ümmi Sinan, Çoban Baba ve Veysel Karani gibi zatların hiç sözünde yanılmadığı söylediği sözler Kur'an'ın özü ve manaları oluyor. En alim denilende muhalif konuşur yine ölçü Kur'an'dır. Peygamberimiz'de Ümmidir, okumuşluğu yoktur ama ilmi yok diyen kafir olur.

Bilal Babam buyurdu ki: Bizim kitaplarımız umumiyetle ikiye ayrılır. Birisine Fıkıh kitapları diğerine tasavvuf kitapları denir.

Fıkıh: Şeriat emir ve nehiy olanlar mecburi yapılacak veya yapılmayacak olanlardır. Namaz, oruç, hacc ve zekat gibi. Fıkıh kitapları fıkıh alimlerinin ve mezheb imamlarının yazmış olduğu kitaplardır. Fıkıh; ibadeti ve ameli kuvvetlendirir. Ve onlardan bahseder.

Tasavvuf: Tarikat kitaplarıdır, bunlarla fazla çalışmak Allah'a gurbiyyet, (yakınlık) hasıl etmeyi söyler. Bunlara dair Ayetler Hadis-i Kudsiler, Hadis-i şerifler vardır. Tasavvuf kitapları dediğimiz tarikat pirlerinin, meşayıhların Mürşid-i Kamillerin yazmış oldukları kitaplar tasavvuf kitaplarıdır. Eşref Oğlu Rumi Hazretlerinin yazmış olduğu Müzeki'n-Nüfus kitabı, tarikatı tasavvufu söyler, çok önemlidir. Bir insan fıkıh kitabını ne kadar çok okursa okusun, tasavvuf kitaplarını okumazsa onun bilgisi fıkıha ait olur. Ona Tasavvuftan tarikattan bir şey sorulmaz. Sorulsa da bilemez. Tasavvuftan tarikattan bilmek için muhakkak tasavvuf kitapları okuması lazımdır. Tasavvuf daha fazla ibadette çalışmayı, imanı, itikadı, zikrullahı, maneviyatı Kur'an-ı Kerim'deki ilmi ledünnü[10] Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem)'in tasavvufa ait yaptıklarını öğretir. Onun için bir kimse tasavvufa ait ayet ve Hadisleri fıkıh kitaplarında bulamaz. Onlar ancak tasavvuf kitaplarında bulunur. Misal: Sure-i Kehf'te Hızır Aleyhisselam'ın Musa Aleyhisselam'a ilim öğretmesi, Sure-i Nemil'de Sultan Süleyman Aleyhisselam'ın ümmetinden Asaf Bin-i Berhaya'nın Belkısın köşkünü Yemen'den Kudüs'e Sultan Süleyman Aleyhisselam'ın başını çevirip bakana kadar getirmesi.[11] Zekeriya Aleyhisselam'ın Hazreti Meryem'in odasına her gelişinde cennet meyveleri görüp hayret edip: ‘Ya Meryem! Bunlar sana nerden geldi?” diye sorması üzerine Hazreti Meryem'in cennet meyveleridir. Rabb'ım tarafından gönderildi demesi[12] Ashab-ı Kehf'in köpeğinin 309 sene uyumayıp Eshab'ıl Kehf-i beklemesi,[13] yemeden içmeden yaşaması. Ashab-ı Kehf'in kendilerinin de köpeklerinin de keramete ermesi 309, sene yaşaması size itaat edeceğim diye sözle söz verip ona sadık kalması büyük keramettir. Bunların hiç birisinin peygamber olmayıp, Ben-i İsrail Peygamberlerinin ümmeti olması, işte bu ayetlerin manaları çok derinlere varır. Bunlarda ve benzeri olan Ayetlerde çok geniş tafsilat ve büyük ibretler vardır. Tasavvuf bu gibileri çok inceler. Ben-i İsrail Peygamberlerinin ümettlerinde bu gibi haller olunca Sultan-ı Enbiya Resul-i Kibriya Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi ve sellem Bütün Peygamberlerin baş tacı[14] olan Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetinde hakkı ile çalışanlarda bunların halinden daha büyük haller niçin olmasın? Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'i öven ayetler çoktur. Peygamberimizin ümmeti bütün ümmetlerden üstün hatta Hadiste onun ümmetinin üleması Ben-i İsrail peygamberleri gibidir[15] der. İşte bu ümmette hakkı ile çalışanlarda, bu saydığımız hallerin daha çok üstünü çok kuvvetlisi, olması lazım değil mi?

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde “Benim ümmetimin uleması Ben-i İsrail Peygamberleri gibidir,” diyor. İşte Peygamberimizin hürmetine, Peygamberimizin ümmetinde hakkı ile çalışanlarda neler zuhur etmez. Bunları bu gibileri tafsilatı ile tasavvuf kitaplarında okuyabilirsin. Tasavvuf deyince Kur'an-ı Kerim Ayet Hadis hadis-i Kudsilerle tasdik edilip bu yukarda sayılanın bir de Kur'an-ı Kerim'in her yerine kimsenin bilmediklerini, Allah'u Teala kalbine doğdurup onu en ufak bir pürüzsüz yazar, söyler, vaaz eder, milleti ayıktırır. Ölçü yine şeriattır. Tasavvuf yukarda sayılanları bazı alimler hikaye gibi söyler, üstünde durmaz. Hikaye gibi değil farz, vacip, sünnet, Ayet, hadis ve hadis-i kudsileri tasavvuf alimlerinin gösterdiği yolda onlara karışıp ders alıp onlarla beraber sadakatle, azimle çalışırsanız Allah'u Teala o halleri size de verir. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem bütün peygamberlerin hepsinden üstün olunca onun ümmetinde çalışanlar neden üstün olmasın?

Bir Alim hem fıkıh, hem de tasavvuf kitaplarını okursa hem şeriat hem de tarikatı bilir. Alimlerimizin çoğu tasavvuf kitabını eline almamış, ben böyle bir şeyler duymadım, bilmiyorum diyor. Hakklıdır, doğrudur.

Sülük ahvalini, salik yola gidip gelenden sor

Hakikat dersini ancak Hüda'sından alandan sor.

Bilal Babam buyurdu ki: İlim bir av gibidir o avı avlayıp yakalamak okumakla olur. Tuttuğun avı bağlamazsan o av kaçar, senin değildir. Okuduğun ilmi de öğrenip, yazıp, ezberleyip onunla amel etmezsen tatbik etmezsen tuttuğu avı kaçıran avcı gibi olursun. Okuduğunu unuttuğun zaman av kaçmış olur. Hele onun mucibince hiç çalışmadan kaçırırsan mes'uliyeti daha da büyük olur. İlim okumakla avlanır, yazmakla amel etmekle bağlanır. Yine Bilal babam buyurdu:

Her seher her seher sela verir gönlümün minaresi,

Dünya tabib dolu olsa yoktur derdim çaresi

Yüküm cevahirdir amma bulmadım müşterisin

Bulsam anın müşteresin, hiç almazdım parasın.

Bütün evliyaullahlar Hakk aşıkları seher vaktinin ibadetini övmüşler çünkü seher vaktinin ibadetinde riya olmaz. İbadetin ve duanın en makbul olduğu saat seher vaktidir.

Seher vakti dertli, dertli ötme bülbül ötme bülbül,

Benim derdim bana yeter, bir derd de sen kalma bülbül.

Her seher eflake çıkar zar-u giryanım benim.

Uyku göstermez gözüme ahu efganım benim.

Seher vaktinde bir hal var, yalvar kul Allah'a yalvar.

Hakk sana tecelli eyler sabahın seher vaktinde.

Hakk aşıkları bu gibi kasideler yazmışlardır. Bilal babamda kasidesinde Seher vakti gönlümün minaresi sela veriyor. Ey zakirler! ey dervişler, ey sofular, ey ibadetçiler seher vaktinde kalkın ibadet ders zikir namazı istiğfar vb. ile çalışır. Allah'ın affı, mağfiretine uğrayın diye gönlünün minaresi sela veriyor. çağırıyor. Bu milleti kaldırmak onlara bu yolu göstermek öğretmek benim içerime dert oldu. Buna hiç kimse çare bulamaz. Benim gönlümün bu çağırması vaazlarım, nasihatlarım ve sözlerimi tam hakkı ile kabul edip yapabilenler için mücevherdir. Bunun alıcısını bulsam parasız vereceğim.

Yine Bilal babam buyurdu: Aşırı derece cömertlik Allah yolunda diğer ibadetlerin noksanlığının açıklarını kapatır. Allah'a dost eder. “Cömert Allah'ın dostudur, cimri Allah'ın düşmanıdır.” Onun kapatamayacağı öğretemeyeceği hiç bir eksiklik yoktur. Aşırı derece cimriliğin, mıhrıslığın açtığı yarayı kapatabilecek hiç bir amel yoktur. Bunlar yarın mahşerde görüldüğü zaman hayret edilir. Kur'an-ı Kerim'de Allah'a dayanma, Allah'a güvenme, Allah'a sığınma, Allah'tan isteme, Allah'ın her şeye kadir olduğunu[16] rezzaku alem[17] olduğunu ona güvenmeyi, inanmayı ondan istemeyi söyler. Allah yoluna infak edin, yetimlere bakın, fakirlere bakın onları besleyip büyütün. Onlara fitre, zekat, sadaka verin, fazladanda kendi malınızdan infakta bulunun[18] diye söyler. Alim olan kimse sadece abdest, namaz üzerinde değil bunların hepsini tatbik etmesi, ettirmesi lazım. Allah’u Teala mahşerde kuracağı büyük mahkeme-i kübrada bizleri mahçup, müteesir etmesin (Amin).

“Yarın mahşerde Allah’u Teala hakim olacak.”

Bilal Babamın bana vasiyeti: “Dünyalık için Allah'ın kapısını bırakıp bu saydıklarımız ihmal edip kul kapısına gitmeyin. İçinde Allah rızası olmayan hiç bir yere gitme, içinde Allah rızası olan her yere git.”

Not: 1- Biz Bilal Babamın kitabını tam anlayamıyoruz, buna açıklık getir, açıkla.Yapılan itirazlar cevap ver anlayamadığımız kelimeleri sözleri izah et diyenler karşılık bu açıklamaları aklımın yettiği kadar izaha çalıştım. Allah’u Teala bütün noksanlarımızı, kusurlarımızı ve cümlemizi rahmeti ile yarlığasın. (Amin)

Not: 2- Bilal babam bir çok vaazlarında arapçayı türkçeye kelime kelime olarak tercüme ediyor. Kitabımızda da bazı tercümeleri aynen öyle yapmış. Mesela: Sayfa 282'de ki Hadis-i şerifin tercümesini aynen yapmıştır. Arapçada ilk söylenen türkçede sonra söylenir. Türkçede sonra söylenen arapçada evvel söylenir. Mesela: Bilal babam ilk defa ayet veya hadisi baştan aşağı okur, ilk baştan sona kadar arapça'da nasıl söylüyorsa öyle tercüme eder. Buna nefi isbat derler. Bazen tam bir türkçeye çevirir, bazan kelime kelime çevirir, biz kitabın özelliği bozulmasın diye kendinin yazdığını en ufak bir değişikliğe uğratmadan aslına sadık kaldık. Ala menittebeal hüda.]


[1] Sûre-i Müzemmil, Ayet 2,4,6, 20; Sûre-i Zariyat, Ayet 9, Sûre-i İsra, Ayet 79; Sûre-i Furkan, Ayet 64; Sûre-i Secde, Ayet 16; Sûre-i Kaf, Ayet 40; Sûre-i Zariyat, Ayet 17-18; Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 795, 1094, 2654, 3323, 4164, 5772; Sünen-i Ebû Davûd, Cild 5, Hadis No: 1307, 1309, 1360; Kenzü'l-İrfan, Hadis No: 66; Sünen-i ibn-i Mace, Cild 4, Hadis No: 1333.

[2] Sûre-i Sad, Ayet 18-19.

[3] Sûre-i Ahzab, Ayet 41.

[4] Sûre-i Bakara, Ayet 195, 254; Sûre-i İbrahim, Ayet 31; Sûre-i Münafikun, Ayet 10.

[5] Sûre-i A'li İmran, Ayet 191.

[6] Sûre-i Ahzab, Ayet 56.

[7] Hacı Muhammed Bilal-i Nadir Hazretlerinin vaaz bandından alınmıştır.

[8] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 17.

[9] Ramûzu'l-Ehadis, Hadis No: 3721.

[10] Sûre-i Kehf, Ayet 65-66.

[11] Sûre-i Neml, Ayet 40.

[12] Sûre-i Aliimran, Ayet 37.

[13] Sûre-i Kehf Ayet 18

[14] Sûre-i Ahzap, Ayet 40.

[15] Berika, Cild 1, s. 58; Müzekkin Nüfus, s. 417; Mir'at-ı Kainat, Cild 1, s. 619.

[16] Sûre-i Bakara, Ayet 20.

[17] Sûre-i Ra’d Ayet 26; Sûre-i Nahl Ayet 114.

[18] Sûre-i Bakara, Ayet 195, 254; Sûre-i İbrahim, Ayet 31; Sûre-i Münafıgun, Ayet 10.


.