MEVLİD HAKKINDA

Mevlid Okumayın Bid’attır, Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in Zamanında Mevlid Okutma Yoktu Diyenlere:

Birinci: Mevlid’i ilk okuyan Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’u Teâla’dır. Mevlid okutma Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i övmedir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i de Allah’u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bizim Mevlid-i Şerif’te övdüğümüzden daha fazla övüyor. Allah’u Teâlâ’nın övdüğünü övmek farzdır. Mevlid-i Şerif’te; Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem övülünce Mevlid-i Şerif’i de okumak farzdır. Birçok âyetler ve birçok sûreler Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i övmektedir. Bâzı yerlerde de ismini söyleyerek övüyor.

“Allah ve Melekleri Nebisine salât’ü selâm ederler! Ey Allah’a iman edenler siz de salât’ü selâm edin[1].”

“Muhammed sizden hiçbir rical mertebesisine yetişen oğlan çocuğunun babası değildir. Velâkin o Allah’u Teâlâ’nın Hakk Resûlü’dür ve bütün Peygamberlerin baş tacıdır.”[2]

“Resulullah’ın ruyası doğrudur[3]…”

“Onun dini de Haktır[4]….”

“Muhammed Allah’ın Hak Resuludur…” diye başlayıp onun yanındaki Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz.Ali’yi vasıfları ile öven âyet[5]

“Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz seni bir şahit bir müjdeleyici ve uyarıcı; Allah’ın izniyle; Allah’a bir davetçi, nurlandırıcı (nur saçan) bir kandil olarak gönderdik[6].”

Hacı Muhammed Bilâl Nâdir Hazretleri kasidesinde Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i öven âyetleri sıralıyor ve diyor ki:

Ya Resûlullah! Cemâlin Subhânellezî Esrâ imiş,[7]

Saçın velleyli izâ yağşâ gözün ve’n-necmü Âyete’l-Kübrâ imiş.[8]

Ve’ş-Şemsü zâtın ve’d-Duha sıfatındır senin[9]

Nûr’un alâ nûr da hüviyetin bu âlemden Kübrâ imiş.

Senin hakkında indi Sûre-i Âyete’l-Kevser[10],

Deryâyı feyzinde senin Kevser bir katra imiş.

Mânâda senin kadrini bilen bildi kendi kendini,

Başın Arş-ı A’lâ’da senin, ayakların tahte’s-serâda imiş.

lkat-ı ervahta sensin Enbiyâlar, Evliyâlar atası,

lkat-i ecsamda Âdem ata, bu cümleden Kübrâa imiş.

Mucizatın âlemde ceryan etmektedir hala gün gibi,

Kur’ân’ül-Kerîm’ül-Azîm’ül-Bürhan, bu cümleden kübra imiş.

l şefaat sen bu gün Enbiyâlar, Evliyâlar serveri eyle medet,

Bu gürûhi âşıklarına senin bu Bilâl’in-Nâdiriyy’ül-Kâdirî

Cümleden sonra imiş.

Süleyman Çelebi Hazretleri de Mevlid’inde, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i ilk övenin Allah’u Teâlâ olduğuna şu beyitleriyle işaret etmektedir:

Oldur ol halk içre Hakk’ın sevdiği

Dâima Kur’ân’da anıp övdüğü

Bu Süleyman nice medh etsin ânı

Çünkü meddâhıdır anın ol Ganî[11]

Ol ki meddâh-ı anın Allah ola

Var kıyâs eyle ki ol ne şâh ola[12]

İkinci: Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i öven, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in altı tane şairi vardı. Bizim bulabildiğimiz üç tanesinin isimleri;

Hassan ibn-i Sabit,

Ka’b ibn-i Malik,

Abdullah ibn-i Revaha’dır.

Bunlar Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i her gittiği yerde kaside ile övüyorlardı. Ayrıyeten Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)’nun ve ashabın söylediği kasideler de vardır. (İstanbul Süleymaniye kütüphanesinde kayıtlı olan El-Mecmuatul-Kübra adlı eserde: Sahabe-i Kiramın Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in üzerine söyledikleri kasideleri yer almaktadır.[13])

Üçüncü: Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in ashabı lisanen Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i her gittiği yerde övüyor, Münafıklar da Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yüzüne karşı seviyor görünüp, başka yerde Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i övenlere kızıyor, öfkeleniyorlardı.

Dördüncü: Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i ilk defa Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, ve Hazreti Ali Radiyallâhu anhum Mevlid’de övmüşlerdir.

İmam-ı Celâlettin es-Suyutî Hazretlerinin “Bil Vesâil” isimli kitabında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in şemâili şerifinde Çâr-ı Yâr’dan beri Mevlid’in okunduğu tesbit edilmiştir.

Ve ayrıca ”El İmam el-Âlim, el-Allâme Şihabüddîn Ahmed bin Hacer el-Heytemî eş-Şâfii Rahmetullâhi aleyh de, “En-Ni’metil-Kübra Alel Alem Fî Mevlid’i Seyyidi veledi Âdem“ isimli kitabında da dört halife devrinden beri Mevlid’in okunduğu tafsilatlı olarak yazılmaktadır.

Beşinci: Süleyman Çelebi Hazretleri de Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in doğumunu, Peygamberlik gelmesini ve Miracını yazıyor.

Altıncı: Bizde hem yazıyor, hem okuyor, hem de ömür boyu övüyoruz.

“Allah’u Teâlâ’ya ve Resûlüne itaat edin”[14] Âyetine göre,

Allah’a itaat: Allah’ın emirleri olan farzları yapmak, söylemek ve millete aşılamaktır.

Resûlune itaat: Onun sünnetini yapmak, O’nu övmek ve O’nun sevgisini aşılamaktır.

O Muhammed üzerine Allah salavat getirir, melekler salavat getirir. Ey mü’minler siz de salavat getirin.[15]

Salavat-ı Şerife toplu olarak, hep bir ağızdan Mevlid’i şerifte getiriliyor. Bu da Allah’u Teâlâ’nın emridir.

Âyette: İnfak edin.[16]

Bu âyetlere göre Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’i övmeyi, O’nun üzerine Salavat getirmeyi, Mevlid yemeği yedirmeyi, Allah’u Teâlâ emrediyor. Mevlid’in okunacağına bu âyetler delildir.

Gaziantepli Muhammed Bilâl Nadir (Bilal Baba) Hazretlerinin ″Süleyman Çelebi’den Önce Mevlid Yoktu″ Diyenlere Verdiği Cevap:

Derler ki: Mevlid’i ilk yazan Süleyman Çelebi Hazretleridir. Ondan evvel Mevlid yoktu. Bu söz yanlıştır. Mevlid Hz. Ebû Bekir zamanından beri okunmaktadır. Türkler Müslüman olunca Arapça olan kitapları türkçeye çeviriyorlardı. Her zat bir veya birkaç kitabın arabçasını türkçeye çevirip tercüme ediyordu. Mevlid’i Şerifi ilk defa Türkçeye çeviren birazda geliştiren Süleyman Çelebi Hazretleri olmuştur.

Aşağıdaki beyitler de Süleyman çelebi hazretlerinin bu Mevlid-i şerifi aynen yukarda anlatıldığı gibi bizzat kendisinin Arapça Mevlidlerden tercüme ederek yazmış olduğu açıkça görülmektedir:

Şol kitâblar içre söylenen haber

Zâhir oldu göründü ser-teser

Halk-ı âlem gözleriyle gördüler

Görmeyenlere haberler verdiler

Âmine Hâtûn gözüyle gördüğün

Ol gece de nice lutf-e erdiğin

Râvîler yazdı haber verdi bize

Biz dahi yazdık kim edevuz size

Şimdi iyice düşünmek lâm Ashab bu güne kadar Peygamberimizin yıkandığı suyu, nalinini, mektubunu, ayak izini, sakalının telini, hepsinin tarihcesini öğrenip, yazıp saklayıp muhafaza ediyor da Allah’u Teâlâ’nın habibi, alemlerin efendisi olan, bütün peygamberlerin baş tacı olan, alemlere rahmet olan, canlı cansız her şey onun yüzü, gözü hürmetine yaratılan meziyetleri yazmakla, saymakla bitmeyen Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in en büyük seferi (Yolculuğu) olan Arş-ı Alâ’ya gitmesi Mevlid’de yazılmayan daha bir çok halleri olan Peygamberimizin Mevlid’ini elden ele dilden dile söyleyip hürmetle, tazimle okumazlar mı? Ashab bizden büyük diyoruz, Peygamberimizi herkesten fazla seviyorlar. Onlar hiç Mevlid’i okumazlarmı? Asıl onlar okurlar. Peygamberimize en fazla kıymeti ashab verir. Canlarını esirgemeyip her zorluğa Allah için, Resulullah için katlanmışlardır. Peygamberimizi ashab evlerine davet etmeyi kendilerine çok büyük bir nimet bilirlerdi. Peygamberimizin geldiği evde hayır bereket eksik olmaz, birçok mucizeleri görülür, müşkülleri hallolur, o evde dirlik, düzen, hayır, bereket çok olurdu. Bunun için ashab Peygamberimizi davetetmek için sıraya girerlerdi. Hz. Osman Radıyallahu anhu Peygamberimizi evine davet edince kendine baktılar ki; Peygamberimizin ayaklarına bakıyor. Hikmetini sordular; buyurdu ki:

Peygamberimiz evinden çıkıp bizim eve gelinceye kadar kaç adım attı ise onun sayısı kadar kurban keseceğim dedi. Ve kesti. Kitabımızda Hz. Cabir’in Peygamberimizi nasıl davet ettiğini yazmıştık; öyle davet ederlerdi. Biz de o zaman da olsak aynı daveti yapardık. Ne yazık ki o zamana yetişemedik. Şimdi biz Peygamberimizin namına fakir fukaraya yemek yedirir. Onun hürmetine Mevlid’de kokular serper, O’nun doğumunu, yaşantısını, miracını över, söyler. O’nun namına Kur’ân okutur, duâlar eder, Peygamberimizin doğumunda ayağa kalkar salavatı şerife, tekbir getirirsek o sahabilerin aynı yapmış olduğu daveti bizde yapmış oluruz. Şimdi bile bir insanın namına onun sevgisinden hürmetine onu överekten, onun sevdiğini davet edersek onu davet etmiş sayılmaz mıyız? Bu da aynısı davet sayılır. Allah’ım öyle kabul etsin, ederde İnşallah, âmin.

“O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer şahit göndereceğiz. Ayrıca seni de onların üzerine tam bir şahit olarak getirdik. Bu kitabı da sana her şey için bir açıklama, bir hidâyet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için de bir müjdeci olarak indirdik.[17]

124 bin peygamber hepsi huzurda şahit olacak, bütün ashab, mezhep imamları, bütün tarikat pirleri ve şeyhleri hepsi yerlerini alacak, bütün mahşer halkı önünde Allah Celle Celaluhu Hazretleri Hakim olacak, hüküm verecek. Her şahsın hesabı, mahkemesi, söylediği sözler, yaptığı işler, suçlu suçsuz ne söylemişse, ne yapmışsa hepsi aşikâr olacak. Allah Celle Celaluhu’ın en sevgili ve en büyük Peygamberi Hz. Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem, Allah Celle celâluhû’nun yanında baş şahittir. Diğer Peygamberler, evliyalar o an son derece hürmetle duracaklar ve diğer peygamberler de şahit. O zaman Allah Celle celâluhû sevgili habibibini göstererek:

Bunun sevgisini aşılamak için Mevlid’i milyarlarca Müslüman seve seve okuyordu. Ben de Kur’ân da şu şu âyetlerim de övdüm. Sen neye istinaden yasakladın? Bu benim baş şahidimdir, bunların hepsi de şahidimdir. Sen neden bunun övülmesine muhalefet ettin diye muhakkak, yüz de yüz soracak, orada insanı haddinden fazla konuşturmazlar. Bir soru sorarlar cevap verildi ise verildi, verilmezse cehennemi zümeraya atarlar. Cenâb-ı Hakk Teâlâ :

Muhammed sizden bir rical mertebesine yetişen oğlan çocuğunun babası değildir. Ve lâkin O Allah’ın Hakk Resûludur ve bütün peygamberlerin baş tacıdır.[18]Neden inanmadın, inandınsa neden muhalefet ettin, derler.

Gaziantepli Muhammed Bilal Nâdir (Bilal Baba) Hazretlerinin Mevlid Vaazı:

Şimdi size Mevlid-i Şerif hakkında söyleyeceğiz İnşallahu Teâlâ. el-Mecmuat’ul-Kübra[19] adlı eserde: Sahabe-i Kiram ve büyük islam alimlerinin Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in üzerine söyledikleri kasideleri yer almaktadır. İmam-ı Celâlettin es-Suyutî (m/ö.1505) hazretlerinin Vesâil[20] isimli kitabında ve Allâme Şihabüd-Dîn Ahmed bin Hacer el-Heytemi eş-Şâfi (m/ö.1566) Rahmetullahi aleyh’de:en-Ni’metil-Kübra Alel Alem Fî Mevlid’i Seyyid-i Veled-i Âdem,isimli kitabında da, dört halife devrinden beri Mevlidin okunduğu tafsilatlı olarak yazılmaktadır. Ayrıca İbn-i Hacer’in bu kitabında eskiden yazılmış olan Arapça kaside ve Mevlid-i Şerif’lerden örnekler verilmekte ve Mevlid-i Şerif hakkında büyük zatların söylediği sözlere de değinilmektedir. Bu Kitab’ın 5 ile 7. Sayfaları arasında geçen: Mevlid’in Nebi” Sallallâhu aleyhi ve sellem[21] bahsini arapça aslıyla birlikte tercüme ederek aynen alıyoruz:

فَصْلٌ ف۪ى بَيَانِ فَضْلِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

“Bu fasıl Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Mevlid’in Nebi’sini beyan eder.”

قَالَ اَبُو بَكْرٍ اَلصِّدّ۪يقُ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: مَنْ اَنْفَقَ دِرْهَمًا عَلٰى قِرَاءَةِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ رَف۪يقِى فِى الْجَنَّةِ.

Ebû Bekir es-Sıddîk Radiyallâhu anhu buyuruyor ki: “Her kim Mevlid-i Şerif’i okutmak için bir dirhem harcarsa cennette benim yoldaşım olur.”

وَقَالَ عُمَرُ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: مَنْ عَظَّمَ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَدْ أَحْيَا الْلإِسْلَامَ.

Hz. Ömer Radiyallâhu anhu buyuruyor ki: “Her kim Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Mevlid-i Şerif’ini yücelterek, hürmetle tazim ederse o kimse islâmı ihya eder. Yani islâmı diriltir.”

وَقَالَ عُثْمَانُ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: مَنْ اَنْفَقَ دِرْهَمًا عَلٰى قِرَاءَةِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَكَأَنَّمَا شَهِدَ غَزْوَةَ بَدْرٍ وَحُنَيْنٍ.

Hz. Osman Radiyallâhu anhu buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Şerif’i okutmak için bir dirhem bir şey harcasa sanki Bedir gazasında ve Huneyn gazasında Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bulunmuş gibidir.

وَقَالَ عَلِىٌّ كَرَّمَ اللّٰهُ وَجْهَهُ: مَنْ عَظَّمَ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَكَانَ سَبَبًا لِقِرَاءَتِه۪ لَا يَخْرُجُ مِنَ الدُّنْيَا اِلَّا بِالْإ۪يمَانِ وَيَدْخُلُ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ.

Hz. Ali Kerremallâhu veche buyuruyor ki: “Her kim Resulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Mevlid-i Şerif’ini hürmetle, tazimle okunulmasına sebep olsa o kimse dünyadan iman ile çıkar ve hesap görmeden cennete girer.”

وَقَالَ الْحَسَنُ الْبَصْرِىُّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: وَدِدْتُ لَوْ كَانَ ل۪ى مِثْلُ جَبَلِ أُحُدٍ ذَهَبًا فَأَنْفَقْتُهُ عَلٰى قِرَاءَةِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

Hz. Hasan-ı Basrî Radiyallahu anhu buyurmuştur ki: Ben isterim ki, Uhud dağı kadar altınım olsa, onu Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem için Mevlid-i Şerif okutmaya sarfetsem.

وَقَالَ جُنَيْدٌ اَلْبَغْدَادِىُّ قَدَّسَ اللّٰهُ سِرَّهُ: مَنْ حَضَرَ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَظَّمَ قَدْرَهُ فَقَدْ فَازَ بِالْإ۪يمَانِ.

Hz. Cüneyd-i Bağdâdî (ö. h-298/m-910) Kaddesallâhu sırrahû buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’i Nebî Sallallâhu aleyhi ve sellem de hazır bulunsa (yani Mevlid-i Şerif okunurken hazır bulunsa), hürmetle, tazimle, büyüklüğünü takdir ederek otursa, dinlese o kimse imanını kurtarır.”

وَقَالَ مَعْرُوفٌ اَلْكَرْهِىُّ قَدَّسَ اللّٰهُ سِرَّهُ: مَنْ هَيَّأَ طَعَامًا لِأَجْلِ قِرَاءَةِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَجَمَعَ اِخْوَانًا وَأَوْقَدَ سِرَاجًا وَلَبِسَ جَد۪يدًا وَتَبَخَّرَ وَتَعَطَّرَ تَعْظ۪يمًا بِمَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَشَرَهُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَعَ الْفِرْقَةِ الْأُولٰى مِنَ النَّبِيّ۪ينَ وَكَانَ ف۪ى اَعْلٰى عِلِّيّ۪ينَ.

Hz. Mâ’ruf-ul Kerhî(ö. h-200/m-816) Kaddesallâhu sırrahû buyurmuştur ki: Her kim Mevlid-i Nebî’yi okutmak için yemekler hazır etse ve ihvanları çağırıp toplasa, ışıklar yaksa yeni elbiselerini giyse ve süslense güzel kokular saçsa, hürmetle, tazimle okutsa Allah’u Teâlâ o kimseyi kıyamet gününde evvelki peygamberlerin fırkası ile beraber haşreder. Onlar Âlâ’yı illiyindedir.” Yani Peygam-berler en evvel fırka olarak o yola giderler. Onun için o kim-se Peygamberler fırkası ile beraber olur.

وَقَالَ وَح۪يدُ عَصْرِه۪ وَفَر۪يدُ دَهْرِه۪ اَلْإِمَامُ فَخْرُ الدّ۪ينِ الرَّاز۪ى: مَا مِنْ شَخْصٍ قَرَأَ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلٰى مِلْحٍ أَوْ بِرٍّ أَوْ شَيْئٍ آخَرَ مِنَ مَأْكُولَاتٍ اِلَّا ظَهَرَتْ فِيهِ الْبَرَكَةُ وَفِى كُلِّ شَيءٍ وَصَلَ اِلَيْهِ مِنْ ذَلِكَ الْمَأْكُولِ فَاِنَّهُ يَضْطَرِبُ وَلَا يَسْتَقِرُّ حَتَّى يَغْفِرَ اللّٰهُ لِآكِلِهِ. وَاِنْ قُرِأَ مَوْلِدُ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى مَاءٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْ ذَلِكَ الْمَاءِ دَخَلَ قَلْبَهُ أَلْفُ نُورٍ وَرَحْمَةٍ. وَخَرَجَ مِنْهُ أَلْفُ غِلٍّ وَعِلَّةٍ وَلَا يَمُوتُ ذَلِكَ الْقَلْبُ يَوْمَ تَمُوتُ الْقُلُوبُ. وَمَنْ قَرَأَ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى دَرَاهِمَ مَسْكُوكَةٍ فِضَّةٍ كَانَتْ أَوْ ذَهَبًا وَخَلَطَ تِلْكَ الدَّرَاهِمَ بِغَيْرِهَا وَقَعَتْ فِيهَا الْبَرَكَةُ وَلَا يَفْتَقِرُ صَاحِبُهَا وَلَا تَفْرُغُ يَدُهُ بِبَرَكَةِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

Kendi asrında bir tek olan Hz. İmam-ı Fahreddîn-i Râzi (ö. h-606/m-1209) buyuruyor ki: “Bir kimse Mevlid-i Nebî Sallallâhu aleyhi ve sellem’i tuz’a, veyahut başka bir yenecek şeye okusa, onu başka yeneceklerin içine katsa o yenecekler de bereket zahir olur. Her ne şeylere ki bu katılırsa hiç sıkıntı ve zahmet olmaz. Allah’u Teâlâ onlardan yiyenleri aff-ı ve mağfiret eder. Mevlid’i Şerifi suya okuyup içenlerin kalblerine bin nûr ve bin rahmet girer ve bin de kötü şeyler de kalbinden çıkar. Kalblerin öldüğü günde o adamın kalbi ölmez. Her kim Mevlid-i Şerif’i sikkeli bir para (zamanının bastırılmış geçerli parası) üzerine okusa, başka paralara katsa, ya altın, ya gümüş ona bereket olur. Sahibi, fakir olmaz. Peygamberimiz (Sallal-lahu aleyhi vesellem)’in bereketi hiç kesilmez.”

وَقَالَ الْإِمَامُ أَلشَّافِعِىُّ رَحِمَهُ اللّٰهُ: مَنْ جَمَعَ لِمَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِخْوَانًا وَهَيَّأَ طَعَامًا وَأَخْلٰى مَكَانًا وَعَمِلَ اِحْسَانًا وَصَارَ سَبَبًا لِقِرَاءَتِه۪ بَعَثَهُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَعَ الصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِح۪ينَ وَيَكُونُ ف۪ى جَنَّاتِ النَّع۪يمِ.

Hz. İmam-ı Şâfii (ö. h-204/m-820) Rahimehullah buyurmuştur ki:Mevlid-i Nebî Sallallâhu aleyhi ve sellem’i, okutmak için bir kimse ihvanları toplasa, yemek yedirse, yerleri düzlese, güzel hizmet etse, okunmasına sebep olsa, Allah’u Teâlâ o kimseyi kıyamet gününde sıddıklar, şehidler ve salihlerle haşreder ve cenneti Naim’de onlarla beraber olur.”

وَقَالَ السِّرِّىُّ السَّقَطِىُّ قَدَّسَ اللّٰهُ سِرَّهُ: مَنْ قَصَدَ مَوْضِعًا يَقْرَأُ ف۪يهِ مَوْلِدُ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَدْ قَصَدَ رَوْضَةً مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ لِأَنَّهُ مَا قَصَدَ ذٰلِكَ الْمَوْضِعَ اِلَّا لِمَحَبَّةِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَدْ قَالَ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَحَبَّن۪ى كَانَ مَعِىَ فِى الْجَنَّةِ.

Hz. Sırrı Sakatî (ö. h-251/m-865) Kaddesallâhu sırrahû buyuruyor ki: “Her kim Mevlid’in Nebî Sallallâhu aleyhi ve sellem’i okutmak için bir yeri kast eylese, hazırlasa, niyet eylese, o kimse cennet bahçelerinden bir bahçe hazırlamış olur. Çünkü bu hazırlamış olduğu yeri Rasulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in sevgisi için hazırladı. Çünkü Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuştur ki: Her kim beni severse cennette o kimse benimle beraber olur.”

İzah: Mevlid-i Şerif okutmak da ancak Rasulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizi sevmekle olur. Ashab-ı Kiram efendilerimiz, Resûlü Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizi evlerine davet etmeyi büyük devlet bilirlerdi. Her müşkülleri hallolur, hayır bereket artar, evlerine feyz-i ilahi, rahmet-i ilahi dolardı. O zamanda bulunsaydık, biz de davet ederdik. Zaten mevlüt okutulmasındaki maksat da, Ashâbın yapmış olduğu bu uygulama gibi, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizi evimize davet etmek ve hayır ile bereket olması içindir. Mevlid okur veya okutturursak Ashâbın yaptığı aynı daveti mânevî olarak biz de yapmış oluruz. Çünkü Cum’a günü getirilen Salavat’ı Şerife’yi bizzat kendisi alıyor. Öyleyse davete, yani Mevlid’e o da geliyor, demektir.

وَقَالَ سُلْطَانُ الْعَارِف۪ينَ اَلْإِمَامُ جَلَالُ الدّ۪ينِ السُّيُوطِىُّ قَدَّسَ اللّٰهُ سِرَّهُ وَنَوَّرَ ضَر۪يحَهُ ف۪ى كِتَابِهِ الْمُسَمّٰى "بِالْوَصَائِلِ" ف۪ى شَرْحِ شَمَائِلِ: مَا مِنْ بَيْتٍ أَوْ مَسْجِدٍ أَوْ مَحَلَّةٍ قُرِأَ ف۪يهِ مَوْلِدُ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِلَّا حَفَّتِ الْمَلَائِكَةُ ذٰلِكَ الْبَيْتَ أَوِ الْمَسْجِدَ أَوِ الْمَحلَّةَ وَصَلَّتِ الْمَلَائِكَةُ عَلٰى أَهْلِ ذٰلِكَ الْمَكَانِ وَعَمَّهُمُ اللّٰهُ تَعَالٰى بِالرَّحْمَةِ وَالرِّضْوَانِ. وَأَمَّا مُطَوَّقُونَ بِالنُّورِ يَعْنِى جَبْرَائِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَاِسْرَافِيلَ وَعَزْرَائِيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ فَاِنَّهُمْ يُصَلُّونَ عَلٰى مَنْ كَانَ سَبَبًا بِقِرَاءَةِ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

Ariflerin Sultânı İmam-ı Celâleddin es-Suyutî (ö. h-911/m-1505) Hazretleri (Gaddesallahu sırrahu ve nevvere darîhahu) (Allah sırrını takdis eylesin ve kabrini pür nûr eylesin)Şemail” kitabının şerhi olarak yazdığı “Vesail” isimli kitabında şöyle buyurmuştur: “Bir ev de ya bir ma-halle de veya bir cami de, mescitte Mevlid-i Şerif okunsa, orayı melekler sararlar ve onlara salavat getirirler. Oradaki bulunan cemaate, Allah’u Teâlâ, rahmetini ve rızasını verir. Melekler (Yani Cebrail, Mikâil, İsrâfil ve Azrâil Aley-him’üs-selâm) o cemaate duâ ederler. Cenab-ı Hak’ta onlara, o meleklerin duâsı üzerine rahmetini ve rızası verir.”

وَقَالَ اَيْضًا: مَا مِنْ مُسْلِمٍ قَرَأَ ف۪ى بَيْتِه۪ مَوْلِدَ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِلَّا رَفَعَ اللّٰهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى اَلْقَحْطُ وَالْوَبَاءَ وَالْحَرْقَ وَالْغَرْقَ وَالْاٰفَاتِ وَالْبَلِيَّاتِ وَالْبُغْضَ وَالْحَسَدَ وَعَيْنَ السُّوءِ وَاللُّصُوصَ عَنْ أَهْلِ ذٰلِكَ الْبَيْتِ وَاِذَا مَاتَ هَوَّنَ اللّٰهُ عَلَيْهِ جَوَابَ مُنْكَرٍ وَنَكِيرٍ وَيَكُونُ ف۪ى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ. فَمَنْ أَرَادَ تَعْظ۪يمَ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَكْفِيهِ هٰذَا الْقَدْرُ. وَمَنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ تَعْظ۪يمُ مَوْلِدِ النَّبِىِّ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَوْ مَلَأَتْ لَهُ الدُّنْيَا ف۪ى مَدْحِه۪ لَمْ يُحَرَّكْ قَلْبُهُ فِى الْمَحَبَّةِ لَهُ صَلّٰى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. جَعَلَنَا اللّٰهُ وَاِيَّاكُمْ مِمَّنْ يُعَظِّمُهُ وَيَعْرِفُ قَدْرَهُ وَمِنْ أَخَصِّ خَاصٍّ مُحِبِّيهِ وَأَتْبَاعِهِ. آمِينَ. يَا رَبَّ الْعَالَم۪ينَ. وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ. صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمَا. حَتّٰى تَنَالُوا جَنَّةً وَنَع۪يمًا.

Aynı şekilde bu zatların söyledikleri gibi Mevlid-i Şerif hakkında şöyle söylediler: Her hangi bir müslüman evinde Mevlid-i Şerif okursa, Allah’u Teâlâ hazretleri oradan: Kıtlığı, veba hastalığı, yangını, suya gark olmayı, afatı, belaları, buğzu, hasedi, göz değmesini kaldırır. Cenab-ı Hakk bu evin ehlini, hırsızlardan muhafaza eder. O kimse ölürse, Allah’u Teâlâ o kimsenin üzerine kolaylık getirir. Münker ve Nekir meleklerinin suali ve cevabı kolay gelir. “O Melik-i Muktedir olan Allah’u Teâlâ’nın yakınında olur.”[22] Her kim Mevlid-i Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e hürmet etse, O kimseye o kifâyet eder. Her kim Mevlid-i Şerif’e tazim etmezse, kıymet vermezse, Eğer bütün dünyada onun methu senası dolmuş olsa bile o kimse Allah’ın nazarında değildir. Rasulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in muhabbeti onun kalbine gelmez.

Allah’u Teâlâ sizide bizide; Onu ta’zim eden, onun Mevlid-i Şerifi’nin kadrini bilen, ona muhabbet besleyen ve o Mevlid-i Şerif’e tabi olanlardan kılsın ve onun sevgi-sinden ayırmasın. Âmin! Yâ Rabbe’l-Âlemîn. Ve sallallahu alâ seyidine Muhammedin ve ala âlihi ve sahbihi ecmaîn ilâ yevmiddin. Sallû aleyhi vesellimû teslima. Hatta tenalu cenneten ve naimâ.[23]

Ben Gaziantepli Muhammed Bilâl-i Nadir, Giresun’da şahit olduğu bir olayı size aynen aktarıyorum:

- Giresun’a gittiğimde orada bir adam vardı. Bu adam öldü. Bunun iki ailesi vardı. Bu adamın aileleri yanıma gelerek bu adam ölmeden evvel bize dedi ki dediler:

- Evi güzelce yıkayınız, bana temiz elbiseler giydiriniz, temiz gül yağı kokuları serpiniz, benim yanıma Peygam-berler, Evliyalar geldiler. Yarın kuşluk vakti filan saatte öleceğim, erkenden suyumu kızdırın, durmayın gidin, şimdi yine Peygamberler gelecekler, siz benim odama gelmeyin, kefenimi alın, bunlar şimdiden hazır olsun, dedi.

- Bizde, hazırladık. Kendisi sağ iken eve girdik. Öyle olmuş ki evin içi koku dolmuş. Kapının aralığından içeriye baktık. Safi yeşil nûr’dan başka bir şey görmedik. Evin içi görünmüyor, sadece bir yeşil nûr görünüyor, evin eşyası dahi görünmüyordu. O güzel koku başımıza vurdu, bizi sarhoş gibi etti. Bize içeriden çağırdı:

  • Orada durmayın gidin. Biz odamıza döndük. Az sonra bizi tekrar çağırdı ve dedi ki:
  • İşte şimdi gidiyorum, vakit geldi dedi. Şehadet getir-di, hemen teslim oldu. Biz buna şaştık nedir bu? Rahmani midir? Şeytani midir? dediler. Ben dedim ki:
  • Kocanız ne işle meşgul idi? Onun işi gücü ne idi? deyince dediler ki:
  • O Mevlid okutmaya çok heveslenirdi. Kim mevlid okutursa, onun hizmetini yapar, her şeyini her muamelesini o görürdü. Mevlid’lerde hizmet ederdi, dediler.

Hakikaten ben de gördüm. Her kim Mevlid okutacak olsa onu bulurdu. Ona para verir, o her şeyini alır, her hizmetini yapar, ayakta durur ve hizmet ederdi. İşte bundan dolayı cümle peygamber üzerine Mevlid’de duâlar okunduğu için peygamberler bunun ziyaretine gelmişler, siz bunun için merak etmeyin, dedim.[24]

İşte Mevlid-i Şerif okumak ve okutmak hakkında bu kadar mücdeleyici ve sahih deliller varken okutulmasına engel olup, bidattir, şirktir, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem de bizim gibi sıradan bir insandır, onu bu kadar fazla övmeye gerek yoktur demeleri ise çok manidardır. Mevlid-i Şerif hakkında bu kadar Âyet-i Kerîme, Hadis-i Şerif ve islam alimlerinin söylemiş oldukları açık deliller varken ve bunu da kendileri çok iyi bildikleri halde, buna rağmen Mevlüd’i inkar etmeleri, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’e olan nefretlerinin açık bir göstergesidir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in övülme-sinden en fazla rahatsızlık duyan iblis ile avaneleri, münâfıklar ve kâfirlerdir.

İşte Resulullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Mevlid’i Şerifine hürmet böyledir. Bu Mevlid-i Şerif’in hakkında aleyhinde söyleyen hocalarımız var, vaazlarımız var. Bunun ne gereği var. Mevlid’in ne gereği var diyenler bunu dinlesinler, Allah’dan korksunlar, Resulullah’dan utansınlar. Cenâb-ı Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerini Cenâb-ı Hakk; bütün kâinatı onun yüzü hürmetine yaratmıştır.

Şeyh Abdulkadir Geylâni Efendimiz Hazretleri kitabında naklettiğine göre; Hadis-i Kudsî de Allah’u Teâla: “Yâ Muhammed! Eğer sen olmazsan ben yerleri ve gökleri yaratmazdım. Senin yüzün hürmetine yarattım,” diyor. Öyleyse Vehhabi mezhepli zındıkların, fasıkların sözlerine bakmayın, kendi imanınızdan, itikadınızdan ayrılmayın. Çok kötü hocalar var, Vehhabi mezhebli, Vehhabi gidişatlı, hoca olmuş, müderris, müftü olmuş, kendisinde takva olmadıktan sonra neylemeli, ehl-i takva olanları Allah korusun Cenâb-ı Hakk Teâlâ; ehl-i takva olan hocaları, müftüleri, müderrisleri, vaazları korusun. Cenâb-ı Hakk onlara yardımcı olsun. Fakları da Cenâb-ı Hakk Teâlâ Hazretleri islah etsin ve Onları Cenâb-ı Hakk doğru yola getirsin. Âmin

﴿ اَللّٰهُمَّ صَلِّ صَلَاةً كَامِلَةً وَسَلِّمْ سَلَامًا تَامًّا عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍۨ ۨالَّذ۪ى تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ ۝ وَتَنْفَرِجُ بِهِ الْكُرَبُ ۝ وَتُقْضٰى بِهِ الْحَوَائِجُ ۝ وَتُنَالُ بِهِ الرَّغَائِبُ ۝ وَحُسْنُ الْحَوَاتِمِ ۝ وَيُسْتَسْقَى الْغَمَامُ ۝ بِوَجْهِهِ الْكَر۪يمِ ۝ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ ف۪ى كُلِّ لَمْحَةٍ وَنَفَسٍ بِعَدَدِ كُلِّ مَعْلُومٍ لَكَ ۝﴾

Mânâsı: “Allahım sen salat eyle öyle bir kamil salat olsun ki tam salat olsun. O Muhammed öyle bir Muhammed ki onunla bütün güçlükleri halledersin. En zor olan işler onun ruhaniyetiyle ona getirilen salavat-ı şerifeyle hallolur. Bütün başa gelen sıkıntılar belalar, kazalar, dertlerona getirilen salavat-ı şerifeyle kalkar. Bütün külfet olan şeyler, sıkıntılar onunla açılır. Hayır, bereke, in’am, ihsan rahmet-i ilahi ona getirilen salavat-ı şerifeyle çok olur. Bütün ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. O öyle bir Muhammed ki onunla herkes muradına erer. Kişi ona salavat-ı şerife getirirse Cenâbı Allah arzu ettiği şeyi verir, Cenab-ı Allah tarafına meylini muhabbetini verir. Hakka nail olmak ve ona vasıl olmak isteyenler Salavat-ı Şerife’ye devam ederse erer. O öyle bir Muhammed ki her rağbet ettiğin şeye onunla kavuşabilirsin. Bir insan ölürken, ahir nefeste imanla gitmesi o Muhammed yüzü hürmetinedir. Ona salavat-ı şerife getiren kimse ahir nefeste imanla gider. Ona salavat-ı şerife getirmeyen kimsenin imanı kurtulmaz.

Her yarım yanlış söyleyenlerin, zamanın adamlarının, yarım hocaların sözlerine bakmayın. Yarım hoca insanı dinden eder.

Ona salavat-ı şerife getirilen yerlerde yağmurlar hayır ve bereketler çok olur. Ona Salavat-ı Şerife getirilmeyen yerlerde yağmur hayır ve bereket olmaz. O öyle bir Muhammed ki onun mübarek cemalı hürmetine, Ona getirilen Salavat-ı Şerife hürmetine Cenâb-ı Hakk Teâla hazretleri bulutlardan yağmurlar yağdırır. Onun alinin ve evlatlarının üzerine de çok selam ve salat olsun. Her göz açıp yummada, her nefes almada hepsinin sayısınca salat-u selâm olsun. Yâ Rabbi! Senin her ne kadar bildiğin şeyler varsa onların hepsinin sayısınca onun üzerine salat-u selâm olsun.”

Bu Salavat-ı Şerife yağmur kıtlaştığı zaman 4444 defa okunursa niyetleri sağlamsa muhakkak yağmur yağar.

Allh’ım! Ona getirdiğimiz Salavat-ı Şerife’lerden, onun muhabbetinden, sevgisinden bizi ayırmasın. Bu gibi sözler hatadır, yanlıştır. Ben getiririm. Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri buyuruyor ki: “Bir cemaat bir yere toplansa orada benim üzerime Salavat-ı Şerife getirmeden dağılsalar; o cemaatten necaset kokar,” (yani pislik kokar, şer çıkar; Şeytan oraya girer, bütün onların fikirlerini, muhabbetlerini, birbirine bağlılıklarını alt üst eder. “Bir camaat bir yerde toplansalar benim üzerime Salavat-ı Şerife getirseler o cemaatın üzerine hayır, bereket saçılır, orada hayır, bereket ve nimetler olur.”

Kardaşım biz müslümanız elhamdülillah. Biz bunu bilmeliyiz, her yarım, yanlış söyleyenlerin sözlerine bakmamalıyız. Dininize, imanınıza sahip olun. Her yarım yanlışın sözüne bakıp dininizi, imanınızı, itikadınızı yukaltmayın.

Allah’ım! Onun imdadından, mededinden, yardımından bizi ayırmasın. Öyle zındıklar, öyle zındık hocalar varki, hocaların içinden bazıları, meded ya Rasulallah dersen canı sıkılıyor. Vahhabi mezhebindendir herif. Sen ne istersen Allahtan iste, Onun ne gereği var, diyor. Birde o vahhabiler diyorki: o öldü gitti, ondan ne beklenir, diyor. Halbuki Peygamberimiz ölmüş değildir.

Âyet-i Kerîme: “Allah yolunda ölenleri öldü demeyin, onlar diridir velakin siz bilemezsiniz.”[25]

Evs İbn-i Evs Radiyallâhu anhu’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salât-u selâm getiriniz; zîrâ sizin salât-u selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb–ı kirâm: Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salât-u selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: “Allah’u Teâlâ Peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı,”[26] buyurdu.


[1] Sûre-i Ahzâb, Âyet 56

[2] Sûre-i Ahzâb, Âyet 40

[3] Sûre-i Fetih, Âyet 27

[4] Sûre-i Saff, Âyet-9; Sûre-i Fetih, Âyet 28

[5] Sûre-i Fetih, Âyet 29

[6] Sûre-i Ahzâb, Âyet 45-46

[7] Sûre-i İsra, Âyet 1.

[8] Sûre-i Necm.

[9] Sûre-i Şems ve Sûre-i Duha.

[10] Sûre-i Kevser.

[11] Madem ki o nebi’nin medh edicisi, öveni Allah’u Teâlâ’dır. Bu Süleyman onu nasıl meth etsin

[12] Medh edeni, öveni Allah olursa var kıyas eyle O (Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem) ne büyük Şahtır.

[13] İstanbul, Süleymaniye Kütüphanesi, Tirnovalı; No: 1510

[14] Sûre-i Nisâ, Âyet 13, 69, 80; Sûre-i Âl-i İmrân, Âyet 32

[15] Sûre-i Ahzâb, Âyet 56

[16] Sûre-i Hacc, Âyet 34-35; Sûre-i En’am, Âyet 160; Sûre-i Secde Âyet 16; Ramuz’ul-Ehadis, Hadis No: 3058, 3444, 3928, 4282; Sünen-i Tirmizi c. 3, Hadis No:1915; Kenz’ül-İrfan, Hadis No 370, 468, 469, 473-474; Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih, c. 12, Hadis No:2017

[17] Sûre-i Nahl, Âyet 89

[18] Sûre-i Ahzâb, Âyet 40.

[19] Bu Eser için bkz.: Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul, Tirnovalı; No: 1510.

[20] Bkz.: İmam Celaleddin Abdurrahman es-Suyuti, Hüsnü’l-Maksidi Fî Ameli’l-Mevlid (Mevid okumaktaki güzel maksatlar), Dar’ul Kitab’ul İlmiyye, Beyrut-1985

[21] İbn-i Hacer el-Heytemi eş-Şafii, en-Ni’metil-Kübra Alel Alem Fî Mevlid’i Seyyid-i veled-i Âdem, Hakikat kitabevi, İstanbul-2003, s 5-7.

[22] Sûre-i Kamer Âyet 55.

[23] İbn-i Hacer el-Heytemi’nin kitabından alınan alıntı burada tamam oldu.

[24] Bkz: Muhammed Bilal Nadir (m/ö.1969), Cevâhir’ül İslam, s. 385.

[25] Sûre-i Bakara, Âyet 154.

[26] Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79


.